İstanbul Sözleşmesi'nin Kaderini İktidara Bırakmayacağız

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz mitingine hazırlanırken bir yandan da Sedat Peker’in anlattıklarıyla her gün başka bir suç ortaya saçılıyor. İstanbul Sözleşmesi’ni esas uygulayacak olan neredeyse bütün mekanizmaların suç zincirinin içinde olduğunu görüyoruz.
 
Bir gün soruşturmaların para karşılığı kapandığını, diğer gün kadınlara verilmeyen korumaların mafyaya hizmet ettiğini toplum suç ortaklarından dinliyor. Toplum, kanunları uygulayacak olanların bütün kanunsuz işlerin baş yürütücüsü olduğunu görüyor. Haliyle iktidarın meşruluğu her geçen gün daha da azalıyor. 
 
Hiçbir meşruluğu kalmayan iktidarın aldığı her karar da elbette sorgulanıyor Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı gibi. Bu kararı geri çektirme ihtimalimiz hala var. Geri çekilmediği durumda da mücadele alanlarımızın genişlemesine ihtiyacımız var. Önümüzde 19 Haziran mitingi var. Siyasi iktidar başta olmak üzere herkese bu ülkede yasalara, Anayasa’ya, sözleşmelere ve hukukun kendisine sahip çıkanlar olduğunu göstermeliyiz. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede çıkılıp unutulacak bir ‘kağıt parçası’ olmadığını göstermeliyiz. 
 
Toplumun tanık olduğu büyük karanlık olumsuz bir eğilim olarak onun inisiyatifini kırabilir. Yalnızca Sedat Peker gibilerinin iktidarı zayıflatacağı düşünülebilir. Ancak Sedat Peker’in bu kirli düzenin parçası olmaya devam etmek için tüm bunları anlattığını unutmamak gerekir. Eğer bu hukuksuz düzeni değiştirmek istiyorsak her bir kadının mücadelenin içinde olmasını sağlamamız gerekiyor.
 
19 Haziran’daki miting tüm kadınların mücadelede inisiyatif alması için bir imkan. Toplumun elinde milyon dolarlar, bakanlıklar, koltuklar yok. Ancak toplumun en büyük gücü örgütlü gücüdür. Toplumun gücü bu ise bunu açığa çıkartmak için elimizden geleni yapmak durumundayız. Anayasa’nın, yasaların, İstanbul Sözleşmesi’nin kaderini suçluların ellerine bırakamayız.