Bugün yapılacak kabine toplantısının önünde yeni eğitim dönemindeki salgın önlemleri var. İlköğretim ve liselerde yüz yüze eğitimin başlaması gerektiği hükümet tarafından dile getiriliyor ancak alınması gereken önlemlerin düzeyi belirsiz. Üniversitelerdeki durum ise ayrı bir karışıklık. YÖK bir düzeyde üniversitelerin kendi kararları için kapıyı açıyor. Ancak istenecek önlemlerin hangi düzeyde olacağı burada da sorun.
Herhangi bir aşı zorunluluğu, AKP’nin çelişkili salgın politikaları nedeniyle kamuoyunda bir tepkiye sebep olabilir. Aşı dışındaki önlemleri ise ne okullarda, ne üniversitelerde uygulatabilecek bir kamu otoritesi yok. Bu önlemler ayrılacak daha büyük bütçeler, kapsamlı organizasyonlar ve denetimler anlamına geliyor. MEB istese de böyle bir sorumluluğu yüklenemez. Üniversitelerin ise böyle tartışmalı uygulamaları yüklenmeye niyetlenmesi düşük ihtimal.
MEB’e bağlı okullardaki uzaktan eğitim, küçük yaştaki çocukları evde kalmalarına yol açtığı için aileler açısından büyük tepkilere yol açmıştı. İktidar bu nedenle o veya bu şekilde okullarda yüz yüze eğitimi başlatacak gibi görünüyor. Ancak üniversitelerde durum böyle değil. İktidarın üniversitelerdeki kampüs hayatını düşünmesi için hiçbir sebep yok. Başta Boğaziçi olmak üzere sayılı üniversitelerdeki itiraz hareketleri de meselenin tuzu biberi. Üniversite yönetimlerinin de sonu başı belirsiz bir salgın döneminde yüz yüze eğitimi zorlaması için bir sebebi yok.
Bu çıkmaz sokağın sorumlusu ise geçen uzun sürelere rağmen hala ikna edici önlemler alamayan, aşılamayı yaygınlaştıramayan ve toplumu ikna edemeyen iktidardır. Üniversite öğrencileri yüz yüze eğitim haklarını sonuna kadar savunmalı.