Hava sıcaklıklarının hepimizi boğduğu bir yaz dönemine daha girdik. Özellikle büyük şehirlerde hava alacak küçük bir yeşil alanın bile kalmaması, sıcaklığı hapseden beton denizi yaz aylarını çok daha çekilmez bir hale sokuyor.
Ancak bu sıcak günler sadece terleyip sıkılacağımız kısa dönemler anlamına gelmiyor. İnsanlığın başında en büyük sorunlardan birini, küresel ısınmayı da hatırlatıyor. Küresel ısınma yalnızca doğal afet düzeyinde sıcaklıklar demek değil. Yıl boyunca artan ortalama sıcaklık, erken gelen ve geç biten yaz-bahar dönemleri demek. Ayrıca eriyen devasa buzullar, yükselen deniz seviyesi, bozulan küresel akıntı sistemleri demek... Kuraklık, kıtlık, içme suyu kaynaklarının azalması demek… Sayıları artan doğal afetler, fırtınalar, seller demek… Bunlarla gelen ekonomik sorunlar, göçler, ölümler ve hastalıklar demek…
Tüm bu saydıklarımız bir bütün olarak insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük felaketlerden birini tarif ediyor. Her ne kadar bu felaketleri bireylerin tüketim alışkanlıklarına yüklemek moda olsa da, arkasındaki asıl sebebin kar peşinde koşan sermaye ve kapitalizmin getirdiği plansız bir serbest piyasanın olduğu asla unutulmamalı. Sayılan diğer sebepler bu asıl temeli gizleyen bahaneler olmaya mahkumdur.
Kapitalizm dünyanın dengesini bozabilecek devasa bir gücü ortaya çıkardı. Ancak bu gücün kaynağı olan emekçiler bu probleme dur diyebilir.