Gündem ne kadar değişirse değişsin, ekonomik krizin bir göstergesi olarak dolar kuru yüksek seviyelerdeki durumunu koruyor. Bugün de kur daha önceki rekorlarını tazeledi ve tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.
Kurun artışı bazılarının tekrar ettiği gibi yalnızca dolar üzerinden ticaret yapanları etkileyen bir durum değil. Ülkenin ekonomik faaliyetleri kendi kendine yetebilmenin çok uzağında olduğu için en başta enerji üretimi olmak üzere genel olarak ithal edilen ürünlere bağımlı. Bu nedenle doların artışı her yönden emekçi halkın yaşamını daha da zorlaştırıyor.
Doların artışının asıl sebebi ise bir yatırım aracı olarak Türk Lirasına, daha doğrusu ülke ekonomisine olan güvenin artık dibi görmesidir. İmkanı olan herkes birikimini dolara, euroya ya da altına çevirip gün geçtikçe değeri düşen Türk lirasından kaçıyor. Bunun sonucunda da sadece dolar karşısında değil diğer tüm dövizler karşısında liranın değeri düşüyor. Dolara olan bu kaçışı Erdoğan’ın lira çağrılarının durdurabileceğini düşünmek ise saflık olur. Bu duruma klasik ekonomistlerinin cevabı faizlerin yükseltilmesidir ancak ülkedeki ekonomik kriz bu tedbirlerle çözülecek seviyenin ötesindedir.
Daha dün Erdoğan ABD’nin büyük şirketlerinin yöneticileri ile görüşme yaptı. Yapılan haberlere göre işçi maliyetlerinin düşürülmesi karşılığında yatırım yapılması istenmiş. Tüm yatırımlarla ilgili de Saray güvencesi verilmiş. Ama bu yatırımlar Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerinden bağımsız olarak düşünülemez. Ancak Biden’ın dümenine girilirse bu güvenceler bir sonuç verebilir. Böyle bir politika ise peşinde başka şeyleri getirecektir.
Peker’in videolarında ortaya serilen iktidar içi kavgalar bir yana, dolar kurunun gösterdiği ekonomik kriz gibi sorunlar iktidar için atlatılamaz, üstü örtülemez meseleler olmaya devam etmekte. Erdoğan gelecek süreç için ne planlarsa planlasın, ekonomideki çöküş iktidarın üzerinde durduğu zemini sallamayı sürdürecek.