Enerji üretimi dışa bağımlı olan ülkede enerji alanındaki zamlar da üst üste geliyor. Elektrik faturalarına yapılan zamlara verilen tepkiler sürüyor, bir taraftan da akaryakıtta hafta hafta yeni zamlar açıklanıyor.
Enerji alanındaki zamların ilk nedeni tüm dünyada görülen arz krizi. Serbest piyasa işleyişine uygun olarak salgın döneminde azaltılan üretim, salgının etkileri bittikten sonra artan talepleri karşılayamıyor. Kış döneminin gelmesiyle de arz düşük, talep yüksek kalıyor. Bu nedenle fiyatlar uçuyor. Bu kalem tüm dünyadaki enerji piyasasının işleyişinin sonucu.
Türkiye ilk olarak bunun etkilerini görüyor. Ancak ülkedeki durumu daha da vahim hale getiren ikinci bir etken var. Son dönemdeki döviz kurundaki artış siyasi iktidar dışında herkesin öngörebildiği üzere ithal edilen doğalgaz ve petrol fiyatlarını bir kat daha arttırdı. Bu maliyet artışlarının en sonunda emekçi halkı vurmaması mümkün değildi.
Siyasi iktidar birkaç ay önce döviz kuru artışının aslında ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatıyor, üretimin ne de güzel artacağını söylüyordu. Bugün ise enflasyonun bir sorun olarak kabul edildiği, elektrik faturalarında düzenleme sözlerinin verildiğini görüyoruz. Akaryakıtta bir dönem ÖTV alınmayarak fiyatlar baskılanabiliyordu ancak bu sonlandı. İktidarın elektrik faturalarında yapacağı da en fazla böyle bir düzenleme olabilir ancak o da fazla süremez. Çünkü bu maliyetleri uzun süre yüklenebilecek ne kaynak ne de bir işleyiş var.
İster elektrik üretimi için kullanılan doğalgazda, ister taşımacılık faaliyetine enerji sağlayan petrolde tüm işleyiş özel şirketlerin kazanacaklarına göre kurulmuş durumda. Bu maliyet en fazla geçici bir süre kamu kaynaklarıyla sübvanse edilebilir ancak özel şirketler orada durduğu sürece temelli bir çözüm bulunamaz.
Döviz kuru çok kısa sürede yükseldi ancak etkisi aylarca sürecek. Artık kur düşse bile ürünlere yapılan zamlar geri alınmayacak. Enerji alanındaki zamlar da benzer şekilde diğer ürünlerin fiyatlarında da kendini gösterecek. Yani enflasyon daha aylarca yüksek kalacak. Yalnızca bu durum bile siyasi iktidarın ‘enflasyon düşecek’ argümanını çürütür.
Zaten bir tarafta bunlar olurken diğer tarafta da daha önce ‘Sıcak para istemiyoruz’ diyen bakan Nebati Londra’da yatırımcılarla görüşüyor. En yüksek perdeden uydurulan söylemler, reklam metni olarak hazırlanan süslü laflar yeni yılın ikinci ayında unutuluyor. Yani siyasi iktidarın iddialı ekonomi politikasının ve yepisyeni modellerinin vadesi şimdiden dolmuş gözüküyor.