20 Aralık akşamı Erdoğan’ın açıkladığı yeni mevduat yönteminin etkileri sürüyor. Merkez Bankası rezervleriyle ilgili ortaya çıkan bilgiler birkaç gün içinde arka kapıdan yüklü miktarda döviz satıldığını, bu satışların açıklamanın etkisiyle birleşince kurun hızlı şekilde düştüğünü gösteriyor. Kurdaki hızlı düşüşün önceden planlandığı ve açıklanacak uygulamayı bilen bazı kesimlerin büyük bir vurgun yaptığı da iddia ediliyor.
Ancak ortada bir vurgun varsa bir de kaybeden olması gerekir. Kurun hızlı düşüşü enflasyona karşı azıcık birikimini korumak isteyen, hatta maaşını bile dövize çevirmiş geniş kesimleri vurdu. Bunu biz demiyoruz, Bakan Nebati aynen şu sözlerle kabul ediyor: Küçük yatırımcıya yazık oluyor. 15, 16, 17 liradan dolar alanlar var. Çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar…
Bu sözleri söylerken patronların arasından gelmenin rahatlığıyla konuşuyor. Ekonominin başındaki bakan olarak çarpılanlarla ilgili hiçbir sorumluluk hissetmiyor. İçinden serbest piyasanın kuralı bu diye düşündüğüne eminiz. Ancak siyasi iktidarın meseledeki rolü sadece engellememek değil, bizzat önünü açmak. Eğer doların yükselmesi bir köpüktüyse, o köpüğün oluşmasında başta Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerinin faiz açıklamalarının herkesten çok payı var. Bu durumu bile bile akşam saatlerinde yeni mevduat yöntemi açıklamak, üstüne önceden planlanmış şekilde döviz satmak… Çarpılanları kimin çarptığı, çarpanları kimin koruduğu açık.
Büyük yatırımcılar çarpılmıyor çünkü iktidar onların hep arkasında. İstedikleri zaman bakanlarla konuşuyor, her yerden haberler alıyorlar. Hatta güncel durumdaki gibi vurgun yapsınlar diye gerekli ortam oluşturuluyor. Bunların hiçbirinin olmadığı durumlarda bile zararlarını karşılamak için tüm kamu kaynakları seferber ediliyor, vergi borçları affediliyor. Ancak hayatları boyunca emeklilik ya da olası hastalık ve kazalar için üç kuruş biriktirenlerin kayıpları serbest piyasaya kurban sayılıyor. Emekçi halkın kazandığı ya enflasyonla ya da oynak kurla patronlara aktarılmış oluyor.