Nazım Hikmet Gibi Yaşamak

Nazım Hikmet’in ölümünün 58. yıl dönümü… Geçen yarım asıra rağmen Nazım unutulmuyor. Evrensel bir değer haline gelen Nazım Hikmet’in şiirleri şarkılarda, marşlarda, meydanlarda yaşıyor.
 
Nazım Hikmet’in gözlerinin güzel ve kendisinin de yakışıklı olduğu doğrudur. Ancak tarihe ismini kazımasının sebebi şüphesiz bu değildir. Tarihe ismini kazımasının sebebi, şiirlerini kendi namı için değil sömürülenler ve ezilenler için yazmasıdır. Hatta şiirlerinin yasak olduğu dönemde farklı farklı isimlerle şiirleri yayınlanmıştır.
 
“Sanatçının üretmesi, yaratıcı olması için özgür olması gerekir” denir. Ancak çoğu kişi bu özgürlüğü bireyci bir bakış açısıyla kullanır. Nazım Hikmet için bu durum külliyen yanlış. Nazım Hikmet hayatının 12 yılını hapiste, büyük çoğunluğunu sürgünde geçirmiştir. Şiirlerinin ufuk açmasının sebebi Nazım’ın tek başına özgür olması değil özgürlüğün kavgasını vermiş olmasıdır.
 
Örgütlü bir yaşamın yaratıcılığı öldürdüğünü düşünen liberaller bile Nazım Hikmet şiirlerini paylaşa paylaşa bitiremezler. Nazım Hikmet hakkında açılan davaların konusu ise “İsyana teşvik etmek, örgüt kurmak” idi. Nazım Hikmet tüm yaşantısını örgütlü bir sosyalist olarak devam ettirdi. Sanatını da bu yolda icra etti. Tüm eserlerinde onun örgütlü bir sosyalist olmasının damgası var. Yalnızca iki satır Nazım Hikmet şiiri paylaşmakla solcu olunamaz. Kaldı ki bugün Fahrettin Koca, Ziya Selçuk bile sosyal medya hesaplarından Nazım Hikmet’i rahmetle anabiliyor. 
 
Biz onu anarak değil mücadele ederek ve tıpkı Nazım Hikmet gibi mücadeleden vazgeçmeyerek yaşatabiliriz. Eğer örnek alınacaksa Nazım Hikmet’in mücadele dolu yaşamı örnek alınmalıdır.