Yoldaşlar 1 Mayıs’a saatler kaldı. Bir devrimci için 1 Mayıs’ın önemi hiçbir koşulda yadsınamaz. Sosyalist hareket için de tüm yılın dönüm noktası olan bir gündür. Bütün bir yılın muhasebesini meydanlara taşan eylemlerden, öncesinde yürütülen hazırlıklardan, kutlamak için her yerde gösterilen çabalardan ölçebilirsiniz. Bu listeye öne çıkartılan politik sözü de dahil etmek gerekir.
Düzen için de var olan yasaklar gösteriyor ki 1 Mayıs kutlamaları ne yapıp edip engellenmelidir. Devletin genetiğine işlemiş. On yıllardır onlar da 1 Mayıs’ı dönüm noktası olarak görüyorlar ve ne yapıp edip engellemeye çalışıyorlar. Meydanlara taşan işçi kortejleri, yükselen sloganlar, pankartlarına siyasal hedeflerini yazan emekçi halktan her kesimin politik hareketi düzen güçlerini ürkütüyor. 1 Mayıs kutlamalarını meşru kabul etmeyi bilek güreşini kaybetmeye başlamak olarak görüyorlar. İşçi sınıfının sınıf bilinci karşısında sömürücülerin yüksek sınıf bilinci işte böyle çıkıyor.
Bu yıl da hiç şaşırmadık. Pandemiyi bahane ederek hem hazırlıklara hem de kutlama gününe müdahale etmekten geri durmadılar. Bu müdahaleye geçtiğimiz saatlerde açıklama yapan yeni çalışma bakanı bile homurtuyla yorumladı. MHP kökenli bakan bile 1 Mayıs yasaklamalarını baskıcı rejimlerin alameti olarak gördüğünü açık açık söyleyebildi. Yakında bu “samimi açıklamaların” neye alamet olduğunu göreceğiz.
Bu yılki kutlama hazırlıkları işçi sınıfı ve sosyalist hareketin yozlaşmış kesimlerini de iyiden iyiye açığa çıkardı. Daha 1 Mayıs kutlamaları yapılmadan bu değerlendirmeyi yapmak mümkün. Perşembenin gelişi çarşambadan belli.
1 Mayıs için ilk kez katılıyormuşcasına heyecanlıyız. Yarın işçi sınıfının sadece ekonomik “talepleri” için değil siyasal mücadelesinin bayrağını da meydanlara taşıyacağız. İstanbul 1 Mayıs’ı için Taksim’i işaret ettik. Yasaklamalar karşısında evlerimizin önünde 1 Mayıs kutlayamazdık. Ya tüm güçlerimizin katılabildiği 1 Mayıs kutlamaları için çaba gösterebilirdik. Ya da sınırlı güçlerle kutlayabiliyorsak evimizin, iş yerimizin önünde kutlayamazdık. Bu tarz kutlamalar önemsiz mi? Önemsiz değil de aktif bir çaba da değil. Yani her şeye uyum sağlamanın, kafesin demirlerini zorlamamanın, çizilen sınırlara her koşulda hapsolmanın ne gereği var.
İki arada bir derede solculuğun “trend” olduğu bir zamandayız. CHP ile HDP arasında. Kendi politik varlıkları ile katıldıkları amorf birlikler arasında. Sarı sendikacılık ile sınıf mücadelesi arasında. Sendikal bürokrasi ile devrimci mücadele arasında.
İşleri çok zor. Her geçen gün de biraz daha zorlaşıyor. Güvendikleri “konfederasyonlara” kar yağıyor. Her baktıkları yerde “faşizm” görenler “faşizmin” temsilcileriyle el sıkışmaktan kendini alıkoyamıyor. Bu tablo karşısında da anlatılacak kahramanlık öyküleri, şahlanış menkıbeleri tabi ki çıkmıyor. Denemeye devam edecekler, hiç şüphemiz olmasın. Ama “hiç bir şey eskisi gibi olamıyor”, bunu onlar da biliyor.
İşleri zorlaşan diğer kesim “müsamere solu”. Bunlar tüm yıl milli bayramlara hazırlanan kırmızı renkli bando takımları gibiler. Raptara rap, raptara rap. Sokak aralarından geçerken topuklarını yere daha sert vuruyorlar, trampetlerini zillerini coşkuyla çalıyorlar. 1 Mayıs günleri için doğmuşlar. Taksim’in mücadeleyle alındığı günlerde adlarını izlerini göremezsiniz. Ama polis bariyerlerinin içindeki anmalarda arkanızda belirip en ama en gür sesleriyle, en sert yumruklarıyla “iktidar” sloganlarını haykırırlar. Bunların kopan parçalarının ruhu da böyledir. Sakın kestikleri “pozlara” aldanmayın. Hepsi müsamerenin bir parçası.
Bu tarz “folklorik” 1 Mayıs’lara da gerek yok. Heyecanlıyız ama bayram devrimcisi de değiliz. Tüm yıl sınıf mücadelesini, sınıfın iktidar mücadelesini bir kenara bırakıp bayram günü müsameresine hazırlanmak bize yakışmaz.
Bizler 1 Mayıs gününü 365 gün yürüttüğümüz mücadelenin yalnızca bir günü olarak görmeliyiz. Ne eksik ne fazla. Önemi malum ama herhangi bir işçi eylemi de bizim için 1 Mayıs kadar önemli olmalı. Sadece tüm dikkatimizle 1 Mayıs’a hazırlanamayız, her güne 1 Mayıs’a hazırlanır gibi dikkatle hazırlanmalıyız. Yapabilir miyiz? Yapıyoruz, yapacağız...