Kılıçdaroğlu’nun siyasi cinayetler çıkışı, Merkez Bankası’nı ziyareti ve en sonda da devlet memurlarına yaptığı ‘suçlara ortak olmayın’ çağrısı, iktidar ve muhalefetin güç dengesinin hızlı şekilde değiştiğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu sözcülüğündeki Millet İttifakı, iktidara adaylığını her geçen gün daha net şekilde ifade ediyor.
İktidarın gücünü ve etkisini kaybetmesi elbette bir gecede yaşanan bir durum değil. Bu yılın başından beri öyle veya böyle yaşanan gündemler iktidar blokunun kendi içindeki tartışmaları gün yüzüne çıkarmıştı. Yaz ayları iktidarın çözüm bulamadığı felaketlerle geçti. Yılın ilk yarısında salgın perdesinin arkasına saklanabilen ekonomik kriz artık saklanamaz hale geldi. İktidarın arkasına geçtiği tüm kolonlar birer birer yıkılıyor. Bu halin, normal şartlarda gidilecek bir seçimlide çıkaracağı sonuç ortada. Böyle bir tabloda Millet İttifakı’nın çıkışları özgüvenlerini kazanma ve koruma amacını taşıyor. Devlet içinde bir sonraki iktidara kendini hazırlamak isteyen bürokratlardan bir karar vermeleri isteniyor. Elbette bir diğer amaç da bu ‘olağan’ sürece karanlık bir müdahalenin önünü almak.
Bu tablodaki denge değişiminin başka ifadeleri de var. TÜGVA ile ilgili ortaya dökülen listeler bunun bir örneği. İktidarın kendi içindeki çatlaklar benzer çıkışlar için muhalefete güven kazandırıyor.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaları ve millet ittifakının bu özgüvenli gidişatı iktidara geliş hamleleri gibi görünse de, gerçekte karşılığı bu kadar basit değil. Bu tip mesajların devlet ve bürokrasi içerisinde birçok mesaj içerdiği ve dengelere oynadığı gerçektir. Fakat milyonların geleceğini belirlemek üzere baktığı değişim bundan ibaret değil. Bu gidişat Millet İttifakı’nın kendi kitlesini bir tutmak üzere bu özgüven yaratabilir. Fakat bugün AKP'ye sırtını dönen, bugünün dertlerini yaşayan emekçi halkı siyasetine dahil edemediği sürece sınırlarını aşması pek mümkün görünmüyor.