Son iki gündeki tartışmalardan sonra bugün Kılıçdaroğlu daha önce hiçbir gündemde, hiçbir kuruma yapmadığı bir şey yaptı; CHP heyetiyle Merkez Bankası’na gidip Kavcıoğlu ile görüştü. Sonradan yapılan açıklamalara göre Kılıçdaroğlu yalnızca ekonomiyle ilgili endişelerini ve bankanın bağımsızlığının önemini anlattı.
Bu ziyaretteki en büyük çelişki elbette çok tekrarlanan Merkez Bankası'nın 'bağımsızlığı’. Merkez Bankası’nın taraf tutmaması gerektiği, yani kararlarını serbest piyasanın kurallarına göre vermesi gerektiği ‘ideal beklentidir’ hep. Ancak kapitalizmde böyle bir gerçeklik yoktur. İktidarın Merkez Bankası'na düzenli müdahalelerinin ardından, muhalefetin de ziyareti, bağımsızlığı istenen Merkez Bankası’nı bir anda siyasetçileri kabul kurumuna çevirdi. Merkez Bankası’na müdahale de, müdahale edilmemesinin beklenmesi de gayet tabii siyasidir. Zaten bize göre ekonominin politik olmadığı iddiası sonuna kadar hurafedir.
Bu açıdan Merkez Bankası kararlarının terazisi her koşulda o ülkenin sermayesinin çıkarlarıdır. Güncel olarak yaşadığımız ise faiz kararı özelinde iki sermaye kesiminin çıkarlarının çatışmasıdır. Görüldüğü gibi Merkez Bankası faizi yükseltse bir sermaye kesiminin, indirse diğer sermaye kesiminin çıkarlarını kollamış olacak. Kılıçdaroğlu iktidara karşı pozisyonu açısından önemli bir hamle yapmış olsa da, söz konusu ekonomideki çözüm siyaseti açısından bir çıkış ifade etmiyor, yine bir sermaye kesimi adına bir hamle yapmış oluyor.
İktidar ve hatta ana muhalefetin Merkez Bankası üzerinden ortaya çıkan gitgelleri herkese bu çelişkiden çıkış olmadığını gösteriyor. Faizi bir indirip sermayeyi, bir arttırıp emekçileri güldürmek diye bir şey yoktur. Kapitalizm bunu yaptığını her iddia ettiğinde yeniden krizlere giriyor. Doğasına aykırı olanı ondan beklemek olmaz. Onu ortadan kaldırmak gerekir. Emekçi halkın inisiyatifinde ve denetiminde bir planlı ekonomiden başka çıkış yoktur. Sermaye sözcülerinin faiz talepleriyle bu devran dönmez. İşte her birinin Merkez Bankası’nın kapısında olmasından da anlaşılacağı üzere; pekala planlı ve emekçi halkın inisiyatifinde ekonomik yönetim de mümkündür. Ve bu iddiamız, Merkez Bankasının 'bağımsızlığı' beklentisinden daha gerçekçidir.