Mevsimsel olarak da, ekonomik gidişat yönünden de kışa giriyoruz. Nerede bir patron temsilcisi varsa gelecek aylarda yapılacak zamların ‘müjdesini’ veriyor. Giyim kuşamdan gıdaya, benzinden elektriğe her kalemde ya yeni zamlar görüyoruz ya da yakın zamanda bekliyoruz. Ayrıca gündemdekiler üçlük beşlik değil onluk yirmilik zamlar.
Aylardır TÜİK’in açıkladığı ÜFE ve TÜFE arasında, yani üreticilerin enflasyonu ile tüketicilerin enflasyonu arasında büyük bir fark gözleniyor. Döviz kuru nedeniyle enerji, hammadde gibi giderler artıyor, üretimin maliyeti de zıplıyordu. Yani emekçi kesimlerin karşılaştığı enflasyon buzdağının görünen yüzüydü. Yavaş yavaş üretimdeki maliyet artışları daha çok yansımaya, enflasyonu daha da yukarı çekmeye başlıyor. Önümüzdeki dönemde ekonomideki kötü gidişat daha da derinleşecek gibi görünüyor.
Salgın sürecinden de büyük bir darbe yiyen ekonomideki kriz asıl olarak 2018’de başlamıştı. Aradan geçen zamanda yüksek dış borçlar, ithalata yani dövize dayalı üretim ve yabancı yatırıma bağlılık konularında bir arpa boyu yol alınanamadı. Üç yıl sonunda artık elde kalan hiçbir yöntemin erteleyemediği bir zam ve işsizlik dalgasının kıyısına geldik. İnşaata dayalı ekonomik büyüme isteyen iktidar, tüm kamu kaynaklarını bu sektörün emrine sundu. Böylece yandaş inşaat şirketlerini desteklemenin yanında üretime ayrılabilecek sermayeyi de inşaat sektörüne yönlendirdi. Ama tarihte birçok örneği gibi şişirilen bu balon da çok fazla ayakta kalamamış görünüyor. Halka olan faydasını öğrencilere için yurt bile yapılmamış olmasından görüyoruz.
Ekonomik gidişatın daha da kötüleşmesi emekçi sınıfların üzerindeki yükü katlayacaktır. Ancak durum ne kadar kötü olursa olsun halkın mağduriyetlerini en öne koyan, dayanışma adı altında çay çorba dağıtımını savunan ve emekçi sınıfların yönetme iradesini küçülten bir politik çizgi savunulamaz. Zor zamanlar, toplumun da radikal çözümlere daha da yakınlaştığı zamanlardır. Ekonomik gidişat kötüleşecek ancak kötüleşirken gizli bir cevheri de ortaya çıkaracak. Düzenin ekonomideki sınırlı ve geçici çözümlerine değil, sistemin temellerini hedef alan bir eleştiriye yer açılacak.