Merkez Bankası, yaz döneminde sabit bırakılan faiz oranını bir puan düşürüp yüzde 18’e çekti. Karardan sonra her zaman olduğu gibi döviz kuru lira karşısında yukarı tırmandı.
Evet, ekonominin güncel durumuna göre faiz indirimi kuru yükselten; bu nedenle dış borcu ve üretim maliyetlerini arttıran ve en sonunda da enflasyonu yükseltecek bir hamle. Ancak ekonomik gidişattaki tek sorun faiz oranı, daha da kötüsü Merkez Bankası başkanının bağımsızlığı gibi tepki vermek, genel gidişatın görülmesine engel oluyor. Faiz oranlarının kuru, kurun da enflasyonu bu kadar yıkıcı şekilde etkileyebilmesi zaten temel sorunların bir sonucudur. Erdoğan’ın bir ekonomist gibi iddia ettiği ‘faiz-enflasyon’ ilişkisinin zaten gerçekle bir ilgisi yok. O sadece yandaşlarına vereceği kredilerin ve ekonomiyi kısa bir vadede daha çevirebilmenin hesabını yapıyor. Ancak sorunun çözümü de faiz oranlarının ilelebet yüksek tutulması değil. Zaten para politikalarının en yüksek düzeyde bile uygulanması bile ekonominin temel sorunlarını çözemez. Faiz oranlarını belirleme gibi para politikaları yalnızca sermayenin belli bir dönemdeki akış ve birikim yönünü etkiler. Etkileri de kısıtlıdır.
Sorun asıl olarak şudur: Tam şu anda yabancı kaynak problemi çözülse bile yaşanacak rahatlama geçici olacak ve birkaç sene içinde aynı sorunlara geri dönmek kaçınılmazdır. Çünkü sorun temellerdedir.
Ekonominin temel sorunları arasında üretimin dövize bağlı olması, kamunun tüm kaynaklarının inşaat projelerine yatırılması, üretim süreçlerinin geliştirilmesi için bir plan ve programın eksikliği ve tüm bunların sonucunda da işsizlik, enflasyon gibi meseleler sayılabilir. AKP ise işsizliği ‘İş var ama beğenmiyorsunuz’, enflasyonu da ‘Bazı marketlerin yaptığı fırsatçılıklar’ olarak ele alıyor ve bu sorunların arkasındaki sebepleri görmeyi reddediyor. Üretim faaliyetlerini de tümüyle patronların kendi inisiyatifine bırakıyor. Böyle bir tabloda köklü değişiklikler önerilmeden zaten bir yere varılamaz.
Kamunun elinde ekonomik gidişatı etkilemek için çok daha güçlü yöntemler var. Ancak liberal ekonomistler bu yöntemleri çok sevmez, serbest piyasaya müdahale günahından zinhar uzak dururlar. Temel ihtiyaçların üretimini ve dağıtımını devletin üstlenmesi bunlardan biridir. Sermaye birikimini kamu bankaları eliyle bir plan ve programa göre düzenlemeye başlamak bunlardan biridir. Tekelleşmenin önüne geçmek için çıkarılacak yasalar bunlardan biridir. Güncel enflasyona karşı emekçilerin korunabilmesi için asgari ücreti arttırmak bile bunlardan biridir. Bunların hepsi faiz oranlarının yükseltilip alçaltılmasından daha etkilidir ve daha temel değişikliklerin yolunu açar. Ancak AKP ve düzen muhalefeti bu uygulamaları anmaz, hatta akıllarından bile geçirmez.
Ekonomik krizler, kapitalist sistemin kendi içlerindeki kaynamanın ve çatışmanın ürünüdür. Dış boya yenilenerek, bazı vanalar diğer tarafa çevrilerek makine tamir edilemez. Bu işleyişi toptan yıkıp yerine yenisine koyma gücü de emekçilerin mücadelesinde mevcuttur.