İşçi sınıfının ilk iktidar deneyimiydi Paris Komünü. O yıllarda Fransa, savaş ardından büyük bir yıkım yaşamış ve işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki uçurum olabildiğince açılmıştı. Bu fırsatı değerlendiren Paris devrimcileri iktidarı ele geçirdiler. Yaklaşık iki ay boyunca Paris sokaklarında bir hayalet dolaştı.
Aslına bakarsanız Marks ve Engels bu tarihten sonraki tüm çalışmalarında bu deneyimi Paris Komünü “yenilgisi” olarak ele aldılar. Çünkü ilk kez iktidara el koyan işçi sınıfının karşılaştığı bu deneyim, sosyalizm mücadelesinin işçi sınıfının devlet aygıtına el koymasından ibaret olmadığını ortaya çıkarmıştı. Görüldüğü gibi büyük krizler, büyük savaşlar işçi sınıfına bu fırsatı verebilmişti. Onun nasıl yönetileceği ise başka bir soruydu. Marks ve Engels o güne kadar Komünist Manifesto’yu hiç redakte etmemiş olmalarına rağmen, Paris Komünü ardından bir cümleyi eklemişlerdi. O cümle de tamamen Paris Komünü yenilgisine dairdi: “İşçi sınıfı hazır devlet makinesini basitçe ele geçirip, onu kendi amaçları için kullanamaz”
Bugüne kadarki devlet mekanizmaları burjuvazinin ihtiyaçlarına göre şekillenmişti. Bu nedenle işçi sınıfının onu alıp aynen kullanması mümkün değildi. Üretim ilişkilerinin değişimi ve özel mülkiyetin yeryüzünden silinip atılması için işçi sınıfının kendi deneyimi ile var edeceği yepyeni bir makineye ihtiyacı vardı. İşte 1917 Ekim Devrimi bu deneyimden doğru sonuçları çıkaran bir işçi sınıfı iktidarı var etti.
Sosyalist devrimciler yalnız hareket etmeyi ve devirmeyi düşünmezler. Yalnız pratiklerden ibaret hareketleri övmek, devrimci siyaset değildir. Devrimci siyaseti ayakta tutacak olan, onu yorumlamak ve perspektifini çizmektir. Paris devrimcileri, 71 gün Paris barikatlarında direndiler, ellerinde sosyalizmin bayrağını hiç yere düşürmeden, gururla canlarını verdiler. Bu deneyimi ilk kez gerçekleştirmiş olanlar, dünya tarihine şunu yazdı: “Yapabiliriz.”
İşte o deneyimin 150. yılındayız. Bugüne kadar ki burjuvazinin hakim olduğu tüm mekanizmaların kökten değişimi için, Paris işçi sınıfı bize büyük bir deneyimi bıraktı. O deneyimin ışığında; modernleşen ama sömürü düzeni değişmeyen dünyada bugünün devrimcileri olarak en başa şunu yazalım: “Yapabiliriz.”