1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkmasının ardından Kadın Meclisleri 4 Temmuz’da İstanbul’da ve pek çok şehirde eylemler gerçekleştirdi.
İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların başlamasından itibaren toplumda önemli bir tepki oluşmuştu. Bu tepkilerin ardından İstanbul Sözleşmesi bütün toplumun gündemine girdi. Kadın Meclisleri’nin ise yıllardır neredeyse her gün gündemi buydu. Kadın Meclisleri’nin 365 günü yıllardır İstanbul Sözleşmesi’nin nasıl uygulanmadığını, nasıl uygulanabileceğini, neden uygulanması gerektiğini anlatmanın mücadelesiyle doludur. Neredeyse her gün bunun mücadelesini veren bir kadın örgütünün olması ve yürürlükten kalkmasının ardından günler sonra da eylem yapması önemli bir başarıdır. Sürekliliğin ve örgütlü olmanın göstergesidir. Çünkü bundan sonra kadınlara yönelik saldırıların önünü kesebilmenin yolu da bundan geçer.
Tüm tepkilere, mücadeleye rağmen siyasi iktidarın kararı değişmedi. Ancak bunu bir umutsuzluk yaratması için değil gerçekliğin görülmesi ve mücadele hedeflerinin belirlenmesi için söylüyoruz. Sürecin en başından beri kararın değişmeyeceğine dair işaretler ve sebepler vardı. Geri çekilme kararı yalnızca kadınlara yönelik bir saldırı anlamı taşımıyordu. Kararın alındığı döneme baktığımızda bu karar LGBTİQ+’lara yönelik saldırı, TBMM’yi etkisizleştirmenin, uluslararası sözleşmelerden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmasının önünü açmak anlamına geliyordu. Bu nedenle de yalnızca güçlü bir kadın kurtuluş mücadelesi bu kararın geri çekilmesine yeterli gelmeyebilirdi ve böyle de oldu. Ancak her alanda güçlenmiş bir toplumsal muhalefet bu kararın geri çekilmesini sağlayabilirdi.
Yoğun günlerden geçerken bütün bu değerlendirmelerin de etkisiyle Kadın Meclisleri tüm toplumsal mücadele alanları ile bağını kurarak eşitlikçi feminizm çıkışını yaptı. Aynı süreçte LGBTİQ+ Meclisleri kuruldu. Onur Yürüyüşü’nde, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz mitinginde ve en son 4 Temmuz’da LGBTİQ+ Meclisleri direnciyle, sloganlarıyla, konuşmalarıyla parladı.
Tüm bunlar örgütlü olabilmenin ve sürekliliğini sağlayabilmenin sonuçlarıdır. Gündemde yokken de mücadelesini vermek, gündeme geldiğinde mücadelenin hem politik hem de kitlesel şekilde sıçramasına yol açtı. Her zaman aynı şekilde kitlesel eylemler mümkün olmayabilir. Toplumun tepkisi her an aynı sıcaklığını korumayabilir. Ancak esas olan sürekliliğin olmasıdır. Bundan sonraki süreci de böylesi bir mücadele belirleyecektir. Şimdi büyüyen hedeflerle mücadeleye devam...