Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ çağrısı birçok tartışma açtı. Açıklamaya gelen eleştiriler maalesef somut koşullardan çok liberal kesimlerin yanılgılarına ve baştan aldıkları konumlara dayanıyor. Bu tepkilerin düzeyi de muhalefet güçleri içindeki hatalı bakış açılarının yaygınlığını gösteriyor.
Kılıçdaroğlu, iktidara aday bir ittifakın itici gücü olarak bir süredir çıkışlar yapıyordu. İktidarın krizleri derinleştikçe CHP’nin kazandığı özgüven de artıyor, Kılıçdaroğlu da daha önce görülmemiş açılımlarla düzen muhalefeti içindeki yerini sağlamlaştırıyordu. Soma’da ölen işçilerden ikna odalarına alınan başörtülü kadınlara geniş bir çerçevede yapılan ‘helalleşme’ açıklaması da CHP’nin iktidar olma iddiasını gösteren bir sonraki adımdan başka bir şey değil. CHP bu çıkışlarla kendi düzen içi konumundan bakıldığında mantıklı ve tutarlı bir yolda yürümeye devam ediyor.
Açıklamanın samimiyetini, CHP’nin böyle bir sürecin altından kalkıp kalkamayacağını vakit gösterecek. Ancak bu açıklamaya dair getirilen birçok eleştirinin somut koşullara ve sağlam bir konuma dayanmadığını görebiliyoruz. İlk olarak CHP’nin ‘helalleşme’ şemsiyesi altında siyasal İslamcılarla uzlaşmaya kapı açtığı eleştirisine bakalım. Somut olarak açıklamanın kendisinde böyle bir vurgu yok, hatta daha sonra yapılan eklemelerle hukuki süreçlerin ‘helalleşmeden’ farklı olduğu, suç işleyenlerin mutlaka yargı önüne çıkacağı da söylendi. Yine de bu eklerin ayrıntılar olduğunu, CHP’nin gerçekten böyle bir kapı açmaya çalıştığını varsayalım. Böyle bile olsa bu durum olağan bir seçimde iktidara gelme ihtimali çok yüksek olan CHP için mantıksız bir hamle değil. AKP seçmenlerinin ekonomik kriz nedeniyle iktidara destek vermediği ancak geleneksel ayrımlar nedeniyle Millet İttifakı’nın tarafına da geçmediği her ankette ortaya çıkıyor. CHP elbette bu kitlelere seslenecek, kapılarını açmak için hamle yapacak ve iktidarın tabanının erimesini kolaylaştıracak.
Helalleşme tartışmaları, muhalefet kesiminde yer alan bir çok kesimin de geniş kitlelerin dertleri ve onların kapsanması ile ilgili ne kadar sınırlı bir fikir dünyasına sahip olduğunu gösteriyor. Geniş kitlelerin tek derdi AKP yöneticileri ile nasıl ‘hesaplaşılacağı’ değil. Geniş emekçi kesimler yaşadıkları dertleri için yıllarca verilen mücadelenin karşılığında değişimleri de görmek ister. Bugüne kadar AKP'ye oy verenlerin dahi değişecebileceğini bilmeliyiz. Bu değişimlerin gerçekliğini odağına almayan her siyaset boşa düşmeye mahkum. Böyle bir çizginin varacağı sonuç muhalefetteki büyük partilere tavsiye vermekten, onları ‘sola çektiğini zannetmekten’ öteye gitmiyor.
Büyük tarihsel değişiklikler geniş kitlelerin politik süreçlerden geçmeleriyle, emekçi halkın siyasal yaşama doğrudan müdahalesinin yollarının açılması ile olabilir. Bunun yolu da kitlelerin itirazlarını somut olarak analiz edebilmekten ve bu suyun akışının önünü açabilmekten geçer.
Sağlam bir siyaset liberal kesimlerin geçici öfkesine ve tepkilerine değil, emekçi sınıfların tüm düzeni değiştirici potansiyellerine yaslanmalı. Köklü değişiklikler yıllarca süren mücadelelerle, emekçilerin kalıcı örgütlenmeleriyle gerçekleşebilir. Ancak bu şekilde burjuvazinin sınırlı ufuklarını aşabilir ve yeni bir dünyanın kurucu güçlerini yaratabiliriz.