Bugünün 15-16 Haziran'larını Yaratacağız

15-16 Haziran İşçi Direnişi, işçi hareketi tarihinin önemli olaylarından biri. İşçi sınıfının siyaset sahnesine büyük bir kararlılıkla çıkıp sermayeyi şaşırttığı, kendi örgütlenme hakkına karşı çıkarılacak yasayı yırtıp attığı bir direniş. Aynı zamanda hem işçi sınıfının gücünü, hem de sendikal örgütlenmenin sınırlarını da gösteren bir ayaklanma.
 
15-16 Haziran bizim için yalnızca günü gelince anılan, nostaljik bir hale sokulan ve en sonunda ‘Bugün bunlar yapılamaz’ dedirttiren bir olay değil. 15-16 Haziran’ın hala güncel birçok tartışmayla ilgili dersleri ve sonuçları var. Biz bu direnişin ‘anılma’ yönünü değil, derslerinin anlaşılması yönünü önemsiyoruz.
 
Bu direnişle ilgili en önemli nokta, günümüzde de süren işçi sınıfının varlığı yokluğu tartışmasıdır. 15-16 Haziran, 51 yıl önce işçilerin eylemliliğinin ne kadar güçlü bir etki yaratabileceğini, düzeni ne kadar sarsabileceğini gösterdi. İkibinlerin başlarında kendi politik çıkarlarını savunabilecek bir işçi sınıfının eskide kaldığı ve teknolojinin ilerlemesiyle böyle kategorilerin yok olacağıyla ilgili birçok tartışma açılmıştı. Geçen yıllar da bu durumun böyle olmadığını tekrar tekrar gösterdi. Bugün 15-16 Haziran’ın yaşandığı İstanbul-Gebze hattı elli yıl öncesinden çok daha fazla işçi, fabrika ve atölyeyi barındırıyor, çok daha büyük bir işçi örgütlenmesi potansiyeline ev sahipliği yapıyor. 
 
İkinci nokta ise 15-16 Haziran’ın, işçi sınıfı içinde uzun yıllar süren çalışmaların ve ısrarın sonucunda gerçekleşmiş olması. Eylemlerin büyüklüğü önceden tahmin edilememiştir, ancak bu işçilerin tepkisinin gökten indiği gibi bir izlenim yaratmamalıdır. 60’lar zaten önemli işçi direnişlerinin yaşandığı ve sınıf siyasetinin yükseltildiği yıllardır. 15-16 Haziran bu birikimlerin sonucu yaşanmıştır. Eylemlere giden süreçte de işyerlerinde direniş komiteleri kurulmuş ve Türk-İş üyesi işçilerin de destekleri kazanılabilmiştir. 16 Haziran’da meydanlara çıkan 150 bin işçi, hazırlıksız bir sürecin ürünü değildir.
 
Bugün ise 15-16 Haziran çok anılan ama ortaya koyduğu görevlere çok az kimsenin kalkıştığı bir direniş olarak ele alınıyor. Çıkarılması gereken dersler, ‘emek tarihi’ adlandırmasıyla küçültülüyor. Güncel sendikalaşma oranlarının nasıl bu kadar düşebildiği veya bürokratik yapıların egemenliği gibi konular hiç konuşulmuyor. Konuşulsalar da değiştirilemez nesnel koşullar olarak ele alınıyor. Tüm bu gerilemeye müdahale etmesi gereken devrimci kurumlar ise gerçek işçi sınıfının mücadelesinin yerine ellerine ne geçerse onu koyuyor. Anmalar bu durumu gizleyemez. Politik, sürekliliğe sahip bir çizgi olmadan böyle büyük direnişlerin tekrar ortaya koyulması imkansız. 
 
15-16 Haziran 51 yıl önce bu topraklar bir işçi sınıfının bulunduğunu, mücadelesinin de düzen güçlerini sarsacak en güçlü eğilim olduğunu anlatmıştır. Biz bu derslerin ışığından sapmadan yürümeye çalışıyoruz. Amacımız güncel 15-16 Haziran’lara hazırlanıp örneklerini tekrar yaratabilmektir.