İşçi Hareketi Koordinasyonu’nun açıklamasını sizlerle paylaşıyoruz:
İşçilerin Birliği Ve Mücadelesi İçin İşçi Hareketi Koordinasyonu Yola Çıkıyor:
ASGARİ HEDEFİMİZ SERMAYE SINIFINI GERİLETECEĞİZ
Birkaç yıldır işçi hareketi içerisindeki çalışmalarımızı “işçiyiz.biz” çalışması etrafında yürütüyorduk. Bu başlangıcı işçilerin buluşması, haberleşmesi ve mücadelesini geliştirmesi için küçük bir adım olarak düşünmüştük. İşçilerin sesi olmaya çalıştık, mücadele etmek isteyenlere adres olduk. Grevlere omuz verdik, eylemler örgütledik. Doğruya doğru yanlışa yanlış dediğimiz değerlendirmeleri de yine bu imza ile yayınladık.
Ne mutlu ki biraz daha yol alabildik. Yürüttüğümüz çalışmanın kendi doğal sınırlarına dayandığını hep birlikte gözlemledik. Bundan sonra işçiyiz.biz’i bir “ilk adım” olmaktan çıkarıp mücadelemizin gelişkinliğine uygun örgütsel bir biçime kavuşturacağız. İsmimizi değil hareketimizin biçimini yeniden ele alıyoruz. Bundan sonra yolumuza “İşçi Hareketi Koordinasyonu” olarak devam edeceğiz.
İşçi hareketinin canlılığı ve örgütlenmesi üzerine yaşanan sorunlar yıllardır çözülemeden sürüp gidiyor. Aklımız hep burada olsa da bugüne kadar biz de üzerimize düşeni yapamıyorduk, eksik kalıyorduk. Yine eksiklerimiz olacak. Ancak bugün aklımızla ve politik emeğimizle işçi hareketinin daha çok bağrındayız, olmaya devam edeceğiz.
İşçi sınıfının örgütsüzlüğü sorununa var olan konfederasyonlar çözüm olamıyor. Bu değerlendirmeye katılanlar olduğu kadar bir o kadar da katılmayanların olduğunu biliyoruz. Ya utangaçça ya da açıktan açığa; köhnemiş konfederatif ve sendikal ilişkiler, diğer anlamıyla sendikal bürokrasi savunuluyor. Onlara göre çıkmadık candan ümit kesilmezmiş. Bize göre ise görünen köy kılavuz istemez.
Kurduğumuz koordinasyon ile farklı iş kollarında, türlü sorunlarla boğuşan işçilerin, ortak mücadelesini örgütlemeye önem vereceğiz. Tam anlamıyla işçiler arasında her biçimiyle koordinasyon sağlayacağız. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünü önemsiyoruz. Bugüne kadar hem söyledik hem de emek verdik. Belki bizi biraz farklılaştıran bu tavrımız oldu. Bundan sonra da bu ilkeye bağlı kalmaya devam edeceğiz.
Örgütlenmeyi bir kolektife bağlılık, süreklilik, ortak hareket etme ve düşünme faaliyetlerinin bütünü olarak ele alıyoruz. Bunu sadece işçiler için değil her toplumsal kesim için geçerli görüyoruz. Her bir işçi, her bir iş yeri, her bir işçi örgütlenmesi hep birlikte koordine olmayı öğrenmeli, başarabilmeli.
Örgütlenmeyi yan yana gelişlerden, anonim birlikteliklerden, yüzeysel konumlanışlardan ibaret görmek en hafif tabirle kolaya kaçmaktır. İşçi sınıfının fikri önderlerinin vurguladığı o anlamlı “birleşiniz” çağrısı, bugün sınıf hareketinin içerisine sızan liberaller tarafından boş bir söze dönüştürülmeye çalışılıyor. Aslında bu çağrı bir işçi sınıfı “örgütü”nün, “program”ında yazıyor. Yani dünya işçi sınıfına yapılan “birleşiniz” çağrısı bir örgüte ve bir programa çağrıdan başka hiçbir şey değildir.
İşçi sınıfının ve bir bütün olarak emekçi halkın tek kurtuluşu bilinçli, örgütlü, sermayeden ve devletten bağımsız, siyasal mücadelesidir. O yüzden bir koordinasyonu var etmeyi, örgütlülüğü esas alıyoruz.
Bugüne kadar işçi hareketini var eden özverili mücadeleleri, örgütleri, emektarları yok sayamayız. Onların hepsinden birçok şey öğrendiğimiz kesin bir gerçektir. Eğer sınıf mücadelesi bir tarihsel ilerlemeyse, hiç kimse bu tarihe ve ilerlemeye kendisinden önce de emek verilmemiş olduğunu iddia edemez. İddia eden “dar pratikçilerin” var olduğunu gördüğümüz için burayı vurgulamaya gerek duyuyoruz. Bugüne kadar atılmış her bir adım, yürütülmüş binlerce çatışma bu ülkenin sınıf mücadelesinin biricik ve ortak “şanlı” tarihi olabilir. Bu “şan” içerisinde başta işçi sınıfının her bir ferdinin, birçok sınıf dostunun, devrimcinin alın teri ve fikri emeği var. Bu “gerçek mücadele” ile konfederasyonlar altında biriken her türlü “hatalı eğilimi” bir tutmuyoruz. Onların ve yandaşlarının buldukları her kürsüde, kenarda, köşede bir bahaneyle kendilerini haklı çıkartma çabalarına en ufak bir imkan bile tanımamak için en yüksek gayreti göstereceğimize hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Yazılmış binlerce metin, bugüne kadar yapılmış hataları ve eksikleri anlatıp duruyor. Bu yazılanlarla, yapılanlar arasında oluşan “geniş açıdan” kendi adımıza utanç duyuyoruz. Tek bir arkadaşımızın, tek bir çabamızın bu çöküntüyle bugüne kadar hiçbir ilişkisi olmadı. Biz işçi sınıfı adına utandık, onlar boş sözlerle gün geçirmekten utanmadı. Kısa sayılabilecek bir sürede nihai bir kanaate vardık. Bu eğilimlerin lafla, eleştiriyle düzeltilmesi mümkün değil. Onların varlığının ihtiyaç olmaktan çıkarılması, hitap ettikleri alanların daha genişine ulaşılması ve onların da yavaş yavaş sahneden çekilmelerini sağlamak dışında bir çözüm göremiyoruz. Hatalı oldukları konusunda hemfikir olduğumuz bu eğilimlere “mavi boncuk” dağıtmak için fırsat arayan yufka yürekli dostlarımızla da nötr ilişkiler kurmaktan başka bir çözüm bulamıyoruz.
İşçi sınıfı hareketi “düşkünlerin” anlattığı sadece “birlik, beraberlik, dayanışma” gibi içi boşaltılmış edebi ifadeler tarihi değildir. “Bataklığa gidenler”den “ayrışma” tarihinin de her zaman var olduğu kesindir. Bu “kibar” olmayan tarihi de inkar edeceklerine hiç şüphemiz yok. Bu eğilimler bugüne kadar türlü bahanelerle, ülkede yaşanan politik atmosferin yarattığı zorunluluklardan fayda sağladılar. Günden güne işçi hareketini düzene ve onların partilerine yedeklemek için çalışıp durdular. Kimse bu kara lekeyi üzerine alınmak istemiyor. Ama işçi sınıfının kısa vadeli kazanımları için bile bu bahsettiğimiz eğilimlerin bugüne kadar çok büyük bir engel oluşturduğunuherkes görmek zorunda. Tüm bunları geride bırakmak için aklımız ve nabzımız yerindeyse; bugün onlarca, yarın yüzler ve binlerce öncü işçiyle, örgütlü sınıf mücadelesini var edebileceğimizden bilimsel olarak hiçbir şüphemiz yok.
Bugün ülkemiz en büyük ekonomik ve siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Sermaye sınıfı tüm fraksiyonlarıyla fikir birliği içerisinde işçi sınıfının haklarına saldırıyor. Bu saldırılar siyasal iktidarın merkezileşmiş, ferman niteliğindeki kararnameleriyle veya işlevsizleştirilmiş meclisten çıkan yasalarıyla işçi sınıfının karşısına dikiliyor.
Patronların ve onun iktidarının ekonomiye işçiler lehine yön vermesini beklemek aptallık olur. Bunun yanı sıra bazı iyileştirmeler için mücadele çağrıları yapmanın da “akıllıca” olduğunu düşünmüyoruz. Bugün ekonomik krizden işçi sınıfı lehine çıkışın tek çözümünü emekçi halkın iktidarı olarak görmeliyiz. Saatlerimizi ve planlarımızı bu hedefe göre ayarlamalıyız. Bir kez daha ifade ediyoruz, örgütlenmemiz ve savunduğumuz program bu hedefe göre düzenlenmelidir.
İş yerlerimizde yaşadığımız en basit sorun da ülke çapında dayatılan en temel kanun da; sermaye sınıfıyla işçi sınıfının büyük çelişkisinin “mevzi savaşları” olarak ele alınmalıdır. Sermaye sınıfı işçi sınıfının en küçük iş yerindeki, en küçük hakkına bile göz dikmiş durumda. Küçücük bir hakkı almanın yolu bile sermaye sınıfının geriletilmesi hedefinden geçiyor. Bugün ülkemizde ve dünyada bırakın ekmeği, kırıntı bile artık aslanın ağzında. O aslanı biz alt etmezsek bize kırıntı bile vermeyecekler.
Bu ekonomik ve siyasi koşulları göz önünde bulundurarak işçi sınıfının ülke çapında örgütlü siyasal bir güç haline gelmesi esas hedefimiz olacak. Kimseden asgari “taleplerimiz” yok. Bunun yerine asgari “hedefler” belirlemeyi esas alıyoruz. Hedeflerimize doğru ilerlerken somut kazanımlar elde etmeyi planlıyoruz. İşçi hareketinin asgari program tartışmasını “talepler listesi”ne indirgemeyi reddediyoruz. Azami hedeflerimiz var, asgari kazanımlar elde edeceğimizden şüphemiz yok.
İşçi Hareketi Koordinasyonu sınırlı imkanlarıyla şu an bile arı kovanı gibi. İşçiler bulundukları her yerde mücadele bayrağını dalgalandırmaya çalışıyor. Nasıl hazırlık yapacaklarını, nasıl saldıracaklarını, haklarını, hedeflerini dört bir koldan tartışıyorlar, adım atıyorlar.
İşçi sınıfının etrafı; kendisi yılgın, dost gibi görünen düşkünlerle dolu. Tek görevleri olan işçi sınıfı hareketini örgütleme görevinin yanından bile geçmemişler. Onların çıkardığı yılgınlık gürültüsü, yerini işçi sınıfı hareketinin coşkulu bandosuna bırakıyor. Her gün sömürüye ve zulme kahrederek sömürü ve zulmü ortadan kaldıramayacağımızın bilincindeyiz. Kahırla değil umutla yeni yol ve yöntemlerin peşindeyiz.
Şimdiye kadar üç iş kolunda sendikal örgütlenmenin yeni deneyimlerinin önünü açtık. Sanayi işçisinin kalbi Gebze’de temsilcilik kurduk. Ülkenin en canlı mücadelesini yürüten kadın kurtuluş hareketiyle bağlarımızı güçlendirdik. İnşaat-Sen, Mağaza Market-Sen, Tekstil-İş, Gebze İşçi Koordinasyonu, İşçi Kadın Meclisleri olarak birbirimize omuz vererek hareket ediyoruz. Başka iş kolları ve havzalarda da koordinasyonlarımızı oluşturmaya devam edeceğiz.
İşçi sınıfının her iş kolunda, her il ve ilçede örgütlü güç haline gelmesi için
Ekonomik kriz bahane edilerek kazanımlarımıza yapılan tüm saldırıları püskürtmek için
Dayatılan işsizlik, yoksulluk, zulüm koşullarını alt üst etmek için
İşçi sınıfının; üreten tek güç olarak, mücadeleci diğer toplumsal güçlerle birlikte, ülkenin geleceğine müdahale edebilmesi için
İşçi Hareketi Koordinasyonu varıyla yoğuyla yola çıkıyor. Kapımız emek veren, mücadele eden herkese açık olacak.
“Tüm dünyanın işçileri, birleşin”
İşçi Hareketi Koordinasyonu