Yurttaş Meclisi, Peker’in iddiaları ile ilgili Kadıköy’de yaptığı açıklama sonrasında tekrar bir araya geldi. Bu toplantıda yapılan değerlendirmeleri herkese anlatmak ve Meclis’e çağrı yapmak amacıyla bir açıklama yaptı. Açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz:
Hepimizin Ülkesi
Hepimizin Ekmeği
Hepimizin Denizi
Geçtiğimiz haftalarda, sade yurttaşlar olarak Kadıköy’de bir açıklama yapmıştık. Bu açıklamada, Sedat Peker’in ortaya atmış olduğu, ülkemizin derinliklerine işlemiş kocaman bir karanlığı ortaya çıkaran iddiaları sormuştuk. Kelime oyunu yapmadık, belirsiz konulara girmedik. Mevcut iktidar ve çevresinin dışına itilmiş olan eski bir suç örgütünün itiraflarını soruyorduk. Çünkü hiç kimse doğru dürüst bir açıklama yapmamıştı. Fakat yapmaları gerekirdi, zira ortadaki iddialar yenilir yutulur cinsten değildi. Ülkeyi yönetenlerin karanlıkta yürüttükleri işler, Venezuela gibi ülkelere uzanan ‘gizli’ ilişkiler, mafya mensuplarından para alan siyasetçiler…
Toplumun geri kalanı gibi bunları sorduk. Bu sorulara cevap istemek en doğal hakkımız değil mi? 10 bin dolar alan siyasetçi kimdi? Yalnızca bir çantada maske ve test kiti götürmek için Venezuela’ya gidilir miydi? Tüm bu iddialara dair soruşturma gerekmiyor muydu? Suçlanan yetkililerin istifa etmeleri gerekmez miydi? Sorduk, sorduk ama biz daha bu sorularımıza yanıt bulamadan Sedat Peker’in ortaya attığı bir iddia ne yazık ki gerçekleşti.
“Gaziosmanpaşa’daki kahve saldırısından daha büyük bir eylem yapıp, ülkede kaos çıkarmak istiyorlar” demişti Peker, “Planları bir cemevine saldırıdır.” Bunları söylemesinden önce de sıklıkla Kürt sorunundan, Alevilikten bahsetmişti. Bu iddialar ortaya atıldı, herkes de bunları gördü, duydu. Fakat Beyaz Toroslardan, Susurluk’tan tanıdığımız o karanlık eller hiç tereddüt etti mi? Hiç gözlerini kırptılar mi? Kırpmadılar. İzmir HDP il binasında o an kahvaltısını etmekte olan Deniz Poyraz arkadaşımızı öldürdüler. Katil ifadesinde pişkin pişkin içerde daha başkaları olsaydı onları da öldüreceğini söyledi. Ülkeyi yönetenler, kirli ilişkileri hakkında ne bizim ne de başkalarının sorularını dikkate aldı. Sürgündeki mafya lideri “saldırı olacak” dedi, gerçekten de oldu.
Bu saldırıları, 7 Haziran-1 Kasım döneminden biliyoruz ve neyin amaçlandığını açıkça görebiliyoruz. Mevcut hükümet yalnızca işimize, aşımıza değil artık canımıza da açıkça kast ediyor. Gün geçmiyor ki bunlara dair yeni bir rezalet ortaya çıkmasın, bir pislik daha ortalığa saçılmasın.
Fakat biz yine de ne umudu, ne de iradeyi elden bırakmadık. Sade yurttaşlar olarak yine bir araya geldik ve böyle bir ortamda nereden, nasıl çıkış yapabileceğimizi konuştuk. Yurttaşların sorularını, kendi iradesini nasıl ortaya koyabileceğimizi tartıştık. Tabii bu kolay olmadı. Bizimki gibi her gün başka olayın yaşandığı bir ülkede nereden başlayabilirdik? Ülkedeki en önemli sorunu nasıl bulabilirdik? Elimizdeki konuşulacak konuların sayısını düşürmeye çalıştıysak da ancak üçe indirebildik.
İlk önce, mevcut iktidarın tüm devlet yönetimini yalnız kendi elinde toplamaya çalışmasını, rejimi değiştirme çabasını gündemimize aldık. Bu çabalarını artık hiç kimseden de gizlemiyorlar, açık açık canlı yayınlarda parlamenter demokrasinin ‘tarihe karıştığını’ söyleyebilecek cesareti buluyorlar. AKP iktidarının, kendisinden az da olsa farklı düşünen hiç bir kesime tahammülü kalmadı. İstiyorlar ki her söyledikleri, her “yapılsın” dedikleri şey sorgusuz sualsiz uygulansın. Muhalefetin, farklı fikirlerin, farklı yaşam tarzlarının kırıntısı bile olmasın. Ülkeyi ve gelecek kuşaklarımızı ilgilendiren tüm konular, onların istedikleri şekilde gerçekleşsin. Tüm bir rejimi onlar düzenlesin, bütün bu ülkenin değerlerini üreten biz yurttaşlar da tüm bunlar için yalnızca “padişahım çok yaşa” diyelim. Ne ala memleket! Ülkenin her yanında bulunan, bizler gibi düşünen yurttaşlara nasıl ulaşabiliriz, nasıl bir araya gelebiliriz diye konuştuk.
İkinci olarak, hepimizin önündeki ortak meseleyi, yani giderek zorlaşan ekmek kavgasını, ülkemizde uzun süredir artarak devam eden ekonomik krizi konuştuk. Sürekli olarak artan kiraları, o kiralar kadar olan faturaları ve vergileri konuştuk. İş bulamayan gençlerimizi, intihara sürüklenen işsizlerimizi konuştuk. İşten çıkarılan işçileri, arkadaşlarımızı, eşimizi, dostumuzu konuştuk. Tüm bunlar olurken milyar dolarlarla oynayanlar, milyon dolarlık arabalarla gezenler var ve bunu gittikçe yoksullaşan yurttaşların gözlerinin içine baka baka yapıyorlar. Ülke ekonomik krize sürüklenirken tüm suçu başkalarına, hatta yoksul çiftçiye ve köylüye atmaya çalışanlar var. Hepsini görüyor, duyuyor ve tartıyoruz. Eğer bizleri yoksul bırakıp biat etmeye alıştıracaklarını düşünüyorlarsa, çok yanılıyorlar.
Yurttaş Meclisi toplantımızda değerlendirdiğimiz üçüncü konu, son aylarda tüm Marmara kıyılarında görülen ve yavaş yavaş Ege kıyılarına da akmaya başlayan müsilajdı. Koyu, bulanık bir tür balçık, deniz salyası da deniyor. On yıllar boyunca doğrudan denize akıtılan sanayi atıkları, düzenli olarak Marmara Denizi’nin kirletilmesi buna sebep oldu. Müsilajın ortaya çıkmasına neden olan kirlilik öngörülemez ve engellenemez değildi. Hala da zararın neresinden dönülse geleceğimiz için kar olabilir. Fakat iktidar ne yapıyor? Tüm bu pisliğin, kirliliğin suçunu kendi üzerinden atmaya çalışıyor. Bir de “Kanal İstanbul müsilajı bitirecek” diyor. Zaten müsilaj ile alarm veren denize kanal inşa edip yandaşlarını zengin etmeye, uluslararası işbirlikçilerini de mutlu etmeye çalışıyor. Elbette ki AKP kadar geçmiş iktidarların da bu tabloda payı var. Fakat kirlenmiş, irinlenmiş denizimize baktığımızda, AKP iktidarının 20 yıllık politikalarının bir dışavurumunu görebiliyoruz. Marmara Denizi bize bakıyor ve diyor ki, “Çekip gidebilirim, tamamen gidebilirim. Siz dev bir çukura bakarsınız, ben ise gözünüzün yaşına bakmam”.
Ülke hepimizin ülkesi, ekmek hepimizin ekmeği, deniz hepimizin denizi. Mevcut durumda açıkça görülebiliyor ki, yurttaşların sorunlarını yurttaşların kendileri dışında hiç kimse dile getirmeyecek. Bıkmadan, usanmadan bunun mücadelesini veriyoruz, vereceğiz de. Tüm yurttaşları ülke sorunlarını tartışmak, bunlara dair yapabileceklerimizi konuşmak, kendi kararlarımızı almak ve uygulamak üzere Yurttaş Meclisi’mize davet ediyoruz. Kendi mecralarımızda, mekanlarımızda buluşmak ve görüşmek dileğiyle...