LGBTİQ+ Meclisleri İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz mitinginde yerini aldı. Siyasi iktidarın, bu mitingin yapılmasına sebep olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı LGBTİQ+’lar hedef göstererek meşrulaştırmaya çalışıldı. Ardından televizyonlarda bangır bangır ayrımcılık suçu işlendi. Gökkuşağı bile yasaklanmaya çalışıldı. Bunca saldırıya karşı mücadele karşılıksız kalmadı.
LGBTİQ+’lar bu saldırıya karşı argümanlar geliştirdi, kadın örgütleri bu saldırıların karşısında durdu. LGBTİQ+’ların bu ayrımcılığa, bu nefret suçuna karşı öfkesi büyüdü ve bu süreçle beraber politikleşti. Ancak bu kabaran öfkenin sistemli ve sürekli bir mücadeleye de kavuşması gerekiyordu.
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı sürecinde “Kadına yönelik şiddete karşıyız ama…” diye başlayan her cümle LGBTİQ+lara yönelik bir saldırıyla sonuçlandı. Kadına yönelik şiddet çok uzun mücadelelerin ardından herkesin karşısından durduğu bir şey haline geldi. Ancak LGBTİQ+’ları daha zorlu bir mücadele bekliyor. Bu nedenle saldırıları beklemeden sürekli bir mücadele gerekiyor.
LGBTİQ+ ifadesini bile “yasadışı örgüt” diye tanımlayanlara karşı mücadeleyi güçlendirmek gerekiyor. Bunun için de LGBTİQ+’ların kendi kararlarını alıp mücadelesini yürüteceği bir örgüt gerekiyor. “Açık açık örgütleniyoruz” diyerek kurulan LGBTİQ+ Meclisleri bu ihtiyacı karşılamak için çok önemli bir yapı oldu. Tam da saldırıların arttığı İstanbul Sözleşmesi kararına karşı yapılan mitingde yerini aldı. Sadece mitingde değil hayatın içinde de eşit ve özgürce yerini alana kadar durmadan mücadele edecek.