Danıştay 10. Dairesi, Emniyet’in kamusal alanda görüntü alma yasağı genelgesiyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Nisan ayında çıkarılan genelgede yurttaşların basın açıklamaları ve eylemlerde görüntü almasının engellenmesi ve adli işlem yapılması isteniyordu. Genelge ilk çıktığından yasalara ve anayasaya uygunluğu tartışma konusu olmuştu.
Danıştay’ın kararı elbette bir anda gelen hukukun üstünlüğü anlayışından kaynaklanmıyordur. AKP’nin desteği eridikçe bu tür parçalar kendi kararlarını vermekte daha bağımsız olacaktır. Ancak genelgenin savunulabilecek hiçbir temelinin olmaması da büyük bir etken.
Emniyet’in başındaki Soylu’nun hukukla ilk çatışması bu mesele değil elbette. AKP’nin içinde hukukla veya herhangi bir evrensel ilke ile bağı en az olan kanadın sözcülüğüne soyunmuş durumda. Daha birkaç hafta önce “Biz yapalım, mahkeme kararı arkamızdan gelsin” diyerek anlayışını ortaya koymuştu. Ondan önce de Sedat Peker, Soylu’nun yasalara uymakta çektiği problemleri ortaya sermişti.
Kendi çıkarlarının, politik konumlarının ve makamlarının herkes için işlemesi gereken yasaların ve anayasanın üzerinde olduğunu sanmak ülkedeki sağcılığın içinde olduğu bir yanılgı. Eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün yeni röportajında da, Bahçeli’nin arada sırada yaptığı kapatma çağrılarında da aynı yaklaşımı bulabiliriz. Ancak elbette bu görüşün tepe noktası Erdoğan’ın fikir dünyası. Bir grup insanın dünyadaki her türlü eşitlik kavramından azade, geri kalan herkesten ayrıcalıklı olduğu bir iktidar hayali... Ancak insanlık tarihinin kralların kutsallığını çöpe atması ve herkes için geçerli olacak kanunları ortaya koyması, birkaç kendini bilmezin tersine çevirebileceği bir durum değil. Toplumun tümü bu kanun tanımazlığı görüyor ve kendi konumunu da buna göre belirliyor.