Ziya Selçuk, uzaktan eğitimin 1. yılının dolması üzerine bazı açıklamalar yaptı. Açıklamalarında "Salgın bitse de uzaktan eğitim artık kalıcı olacak. EBA altyapımızı güçlendirdik. Hibrit modelini uygulamaya ilişkin ciddi bir deneyimimiz oldu. Bundan sonraki süreçte hangi derslerin yüz yüze hangi derslerin uzaktan yapılabileceğine ilişkin çalışmalardan sonra yeni yol haritası belirleyeceğiz. Birçok okulumuzun buna ilişkin altyapısı uygun" dedi. Eğitime tamamen uzaktan devam etmek istediklerinden bahsediyor. Soracak o kadar çok soru, o kadar çok eksik var ki bu kararla ilgili. Biz dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.
Akla ilk gelen soru şu oluyor; madem bu kadar iyi bir altyapınız vardı, neden sınavları yüz yüze yapma kararı aldınız? İllerden her gün haberler gelmeye devam ediyor. Öğretmenler ve öğrenciler korona oldukları için okullar eğitime ara veriyor. Hangi okullar o zaman bu altyapısı uygun olanlar? Vakalar tekrar artışa geçmişken neden geçilmiyor şu anda bu sisteme? Sorun sadece şu anda bu sistemin uygulanmaması da değil. Milli Eğitim Bakanlığı okulları ve eğitimi birer mali yük olarak görüyor. Bunu zaten daha önce bizzat kendileri de açıkladılar. "Eğitimin asıl yükü öğretmen maaşı ile ilgilidir. MEB’in bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz" Bu sözler Ziya Selçuk’un daha önce yapmış olduğu açıklamalardan biri. MEB’in uzaktan eğitime geçmek istemesinin asıl sebebi maliyet. Her şeyin temelinin ekonomik olması gibi uzaktan eğitimi kalıcılaştırmak istemelerinin sebebi de ekonomik.
Burjuvazinin emekçi halka eğitim fırsatı tanımasının sebebi kendisinin de yetişecek kalifiye elemanlara ihtiyaç duyuyor olması. İhtiyaç duyduğu kadar elemanı yetiştirip aldıktan sonra geri kalan umrunda olmuyor. Bir şekilde üniversiteyi bitirip mezun olanlar da istihdam edilmeyi bekliyorlar doğal olarak. En somut örneği yıllardır atanmayan öğretmenler. Yıllarca emek vererek bitirilen okulların bir karşılığı olsun isteniyor. Uzaktan eğitimin kalıcı olması halinde niteliksiz iş gücü artacak ve emekçi halkın ‘iş sahibi olma hakkımız var’ deme hakları da ellerinden alınacak. Bu da iktidarın halkı ‘eğitimsizleştirme’ yoluna gitmesinin önünü açarak yeni istihdam politikalarının bir parçası haline gelecek.
İşin bir de sosyal ve siyasal yanı var. Okullar, aile dışında sosyalleşme fırsatı bulduğumuz, genellikle de ilk arkadaşlarımızı edindiğimiz yerler. Uzaktan eğitimin kalıcı olması durumunda öğrencilerin sosyalleşecek, yeni insanlarla tanışacak alanları daralmış olacak. Bu da sosyal hayata katılımlarını olumsuz etkileyecek. Özellikle liseler öğrencilerin siyasetle ilgilenmeye başladığı, siyasal yaşama dahil olduğu yerler. Böyle bir karar öğrencilerin siyasal ve sosyal yaşama katılımının da önünü kesecek. Kaldı ki birçok ailenin çocuklara ayıracak vakti de yok çünkü herkes çalışmak zorunda. Çalışmadan nasıl uzaktan eğitim için gereken internet ve bilgisayarı alacaklar? Ziya Selçuk'un vadettiği tableti beklerken öğrencilerin mezun olma zamanları gelmiş olur muhtemelen.
Yazılan tüm bu durumlar halihazırda var olan ve uzaktan eğitimin kalıcılaşması durumunda giderek büyüyecek problemler. Henüz bu konuyla ilgili kesinleşen bir durum yok ama amaçları bu. Tüm amaçlarına rağmen, gençlik ve emekçi halk eğitim hakkına sahip çıkacak ve planları boşa düşürecektir.