Son dönemde Diyanet hem verdiği fetvalarla, hem de Ali Erbaş’ın laiklik karşıtı çıkışlarıyla gündeme geliyor. Diyanet hem üstüne vazife gibi fetva vererek sosyal yaşamı düzenlemeye kalkışıyor, hem de üniversite, cezaevi, hastane gibi kamu kurumların Kuran kursu açacaklarını açıklıyor.
Bugün ise Diyanet’in nelere karıştığını değil, nelere karışamadığını gösteren bir haber okuduk. Çalıştaylarını, etkinliklerini 5 yıldızlı otellerde düzenleyen Diyanet, sorulan bir soruya “Allah'ın kendisine mali yönden geniş imkân verdiği kimselerin, otellerdeki açık büfelerden ... aşırıya kaçmadan almaları helaldir” cevabını verdi. Peki bu cevabı veren, yoksullara sabah akşam şükretmelerini öğütleyen Diyanet’ten farklı mı? Değil. Demek ki Diyanet’e göre doğrusu zenginseniz açık büfe, yoksulsanız da şükretmek. Diyanet her şeye karışabilir ancak aç olup olmamanıza karışamaz, ekonomik durumunuza karışamaz, zenginlerin de lüksüne şatafatına karışamaz.
Tüm gücünü Saray’dan alanların zenginliğe bir şey söyleyebilmelerini beklemiyorduk. Ancak Ortaçağ’da kalmış düşünceleri tekrar tekrar gündeme getirmelerine de öfkeliyiz. Gerici fikirlerine karşı laiklik mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.