Türk Hava Kurumu’nun Kayyım Heyeti Başkanı Cenap Aşçı, yangın uçaklarının tamir ettirilmesi konusunda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ ile birlikte harekete geçtiklerini açıkladı.
Ağustos ayının en büyük gündemlerinden biri Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen yangınlar ve bu yangınlara bir türlü gerekli müdahalelerin edilememesiydi. Yangın uçaklarının bu tür acil durumlara karşı her daim hazır bulunması gerekir. Ormanlar yanıp kül olduktan sonra uçakların bakımını yapmak faydalı bir çaba değildir.
Doğal afetleri fazlasıyla deneyimleyen bir ülkede yaşıyoruz. Sadece bu yazın başından beri birçok sel ve yangın meydana geldi. Ufak çapta da olsa deprem haberleri gelmeye devam ediyor. Sel oluyor, ‘Dere yatağına ev yapmamalıydık’ deniyor. Yangın oluyor, uçakların bakımına her şey bittikten sonra başlanıyor. Beklenen büyük İstanbul depremi ise hepimizin aklının bir köşesinde ancak yine de bir önlem alınmıyor. Böyle devam edildiği müddetçe, beklenen büyük İstanbul depreminden sonra da gerçekleşecek senaryo yine aynı olacak. 99 depremi gibi bir gerçeği deneyimlemiş olmamıza rağmen, o binalar başımıza yıkılacak.
Gereken önlemlerin hep sonradan alınması veya alınıyor gibi yapılması yaşananlardan ders almamaktan kaynaklanmıyor. Öncelikle bir çeşit kamuoyu baskısı devreye giriyor. Halkın hesap sorması, konuyu gündeme getirmesi etkili oluyor. Ancak bu baskılar da bir süre devam ediyor ve genellikle bir aşamadan sonra sönümleniyor. Bir de asıl sebep genellikle kamuoyu baskısı olmuyor.
Aslolan durum şu ki; içerisinde bulunduğumuz neoliberal düzen felaketlere karşı bir önlem almayı gerektirmiyor. Bu düzen günü kurtarmanın ve kar elde etmenin peşinde. Dere yatağına yapılacak olan bir ev, bir müteahhiti zengin edecekse gerisinin pek de bir önemi yok. İnsan hayatının değerinin olmadığı bir düzenden bahsediyoruz. Neoliberalizmin Türkiye’deki uygulayıcısı olan AKP, gerici bir iktidar olarak bunun spesifik bir örneğini oluşturuyor. AKP, Türkiye’nin dört bir yanında en ufağından en büyüğüne kadar tüm makamları yandaşlarıyla doldurmuş durumda.
Felaketlerin neler olduğunu, nasıl yıkımlar getirebileceğini biliyoruz. Daha önce birçok kez deneyimledik. Doğal afetlerin oluşumunu engelleyemeyiz ancak önlemler alabiliriz. Gerekli müdahaleler vaktinde yapılabilir. Bunlar imkansız değil. Pişmanlık ve akabinde gelen aklımızın başımıza gelmesi alışkanlığından kurtulmamız gerekiyor. Dünyayı felakete sürükleyen asıl durum bu alışkanlıklardır. Bu tür kötü alışkanlıklardan kurtulup yeni bir dünya var etmemiz mümkün. Mümkün olmanın da ötesinde gezegenin iyiliği için artık bir zorunluluktur.