“Devletin dini adalettir” dedi Erdoğan dün. Yargıtay için yaptırdıkları yeni hizmet binasını açıyorlardı. Pek çok siyasi parti lideri, yargı ve yasama mensubu oradaydı. Etkinliğin ilerleyen dakikalarında da Erdoğan, Yargıtay binasını Diyanet İşleri Başkanı’na hayır dualarıyla açtırdı.
Diyanet İşleri Başkanı konuşmasının sonunda fatiha okuttu, el açtırdı. Yeni Yargıtay binası, “hayırlara vesile” olsun... Daha önce böyle savurgan protokoller, davetler, törenlerle açtıkları pek çok bina gibi.
Fakat bu sefer koskoca bir devlet organıydı söz konusu olan. Herhangi bir yerde kurulan bir özel hastane, bir tramvay durağı, bir köprü değildi. Anayasasında “laik” olarak tanımlanan bir Cumhuriyetin üç temel kurumundan biriydi. Böyle bir kurumda dini bir tören gerçekleştirilmesi, laiklik için en çok söz konusu edilecek, karşı durulacak, tepki gösterilecek şey olmalıydı.
AKP, hiçbir zaman laiklikten yana değildi. Ağızlarına laiklik kavramını aldıkları zaman o ancak bir kelime, bir ses öbeği olabiliyordu. Onlar için her zaman “göz göre göre söylenmesi gereken” bir yalandı bu. İçinde hareket etmeleri gereken ve laik prensipler altında kurulan bir devlet içinde hareket edebilmek için buna uyum sağlamak zorundaydılar. “Gazi Mustafa Kemal” demeleri gerektiğinde dediler, “Laik Cumhuriyet” savunmaları gerektiğinde de savundular.
Zaten dünyada savunmaktan kolay ne var ki? Herkes, her tür düşüncenin “savunucusu” olabilir. Söylemler üretebilir. Fakat bir ülkenin yönetileceği kaidelere dair kullanılan kavramlar, toplumsal yaşamda var olabilmek için resmi kurumlarda kendisine yer edinebilmelidir. Örneğin bir devlet laik bir devlet ise onun da kendisi gibi laik olan Yargıtay gibi temel kurumları buna göre işlemelidir. Açılış törenlerinde, mesai saatlerinde dini törenler, dini toplantılar gerçekleşmemelidir. Hiçbir dinin, hiçbir töreni.
Türkiye’de laikliğin pek çok “kimliksel” göstergesi bulunuyor, kıyafet biçimleri, yaşam tarzları bulunuyor. Fakat kamusal alanların en kamusal olanları olan Yasama, Yürütme ve Yargı kurumları içerisinde neden hiçbir göstergesi yok?
Ve neden, ülkede her zaman ‘laiklik ilkelerinin savunucusu olmuş olan CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, burada ellerini açmış dinsel bir törene katılıyor?
Laiklik vals yapmak mıdır sadece? Bir stil meselesi midir? Onu öncelikle en temel devlet organlarında uygulamak zorunda değil miyiz?
Bizim laiklikten anladığımız bu. Eğer savunulacaksa en savunulması gereken yerde, bünyesinde din ve devlet işlerinin yüz yıl önce ayrılmış bulunduğu yönetim yapıları içinde savunulmalıdır.
Laiklik insanların giyim ve yaşam tarzlarıyla, ne tür danslar ettikleriyle, hangi duaları okuduklarıyla ilgili değildir. Fakat bunları güvence altına alır. Kamu kurumlarında hiçbir özel kimliğin, dini topluluğun, belirli bir yaşam tarzının diğerlerine göre haksız bir güç elde etmemesi için vardır.
Ve Yargıtay binasının açılışındaki dini tören, bu ilkenin resmi olarak gerçekleştirilmiş bir ihlalidir. Orada bulunan, orada hazır bulunan herkes tarafından.