Ekonomi Büyüdüyse Payımız Nerede?

Her yıl belli dönemlerde “Gayri Safi Yurtiçi Hasıla” nam-ı diğer ekonomik büyüme verileri açıklanıyor. Bir yılı üçer aylık dört parçaya yani dört çeyreğe bölerek TÜİK tarafından açıklanan veriler bunlar. Bugün yılın ikinci çeyreğine yani Nisan, Mayıs, Haziran 2021’e ait veriler açıklandı. İlk çeyreğe göre %1 artmış görünen ekonomik büyüme, geçen yılın aynı dönemine yani 2020’nin ikinci çeyreğine göre de %21,7 artmış görünüyor. Tabi siyasi iktidar cephesinde hemen kutlamalar başladı. Ekonomimizin gücüne methiyeler dizenler mi, vay ne müthiş başarı diyenler mi ararsınız, şakşakçılık gırla gidiyor. Büyüdük diye sevinenlerdenseniz size kötü bir haberimiz var: Aldığınız ücret hiç mi hiç büyümedi!
 
Peki bu nasıl oluyor? Hemen anlatalım. Geç yıl pandemi yılıydı. Hele de ikinci çeyrek denen Nisan, Mayıs, Haziran ayları pandeminin ilk zamanlarıydı. İşyerlerinin kapanması, kısıtlamalar nedeniyle alışverişin azalması, turizmin durması dünya çapında kapitalizmi yeni bir buhranın içine soktu. Ekonomi birçok ülke açısından durma noktasına geldi. Haliyle geçen yıl ciddi bir ekonomik küçülme yaşadı tüm ülkeler. Şimdi geçen yılın bu kötü tablosuna göre kısmen bir toparlanma olması “müthiş başarı” gibi önümüze getiriliyor. Yanlış. Müthiş değil, başarı hiç değil. Kaldı ki en çok büyüdü görünen sektörün hizmet sektörü olmasından bunu hemen anlıyoruz. Kafelerin, restoranların açık olduğu bu yılın Nisan-Mayıs-Haziran ayları, tüm bunların kapalı olduğu geçen yıla göre herhalde daha çok büyüme yaşamış olacak, başka ne olabilirdi ki?
 
Yani ortada abartıldığı gibi bir büyüme durumu yok. Ekonomistlerin “baz etkisi” dediği, geçen yıla göre bir büyüme “varmış gibi” görünüyor. Oysa gerçekte öyle pek de büyüdüğümüz bir durum yok. TÜİK’e göre Ocak, Şubat, Mart’a kıyasla %1 artan bir büyüme var. Peki az da olsa bu büyüme daha da zenginleştik anlamına mı geliyor? Sorunun cevabı hangi sınıf için konuştuğumuza göre değişiyor. Kapitalizmde ekonomisinin büyümesinden bahsedebileceğimiz tek sınıf patronlar sınıfı. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla denen veriler, sanki tüm toplumsal kesimlere eşit oranda pay düşüyormuşçasına hesaplar yapılan, kapitalist ekonomi yönetimi tarafından bilinçli olarak manipüle edilen oranlardan ibaret. “Kişi başına düşen milli gelir şu kadar, bu kadar” lafazanlığının karşısında işçi sınıfının payına düşenle patron sınıfına düşen arasındaki devasa farkı göstermeliyiz.
 
Hemen şu soru akıllara gelmeli: Madem ki “büyüdük”, o zaman emekçilerin de payını büyütün? Asgari ücrete zam yapın örneğin? Ama gerçekler böyle değil. Alın size bir TÜİK verisi daha: 2020’nin 2. çeyreğinde “işgücüne yapılan ödemeler” yani emekçilerin payına düşen %37 olarak hesaplanmış. Bugün açıklanan 2021’in 2. çeyreğinde ise işgücünün payı %33’e düşmüş. Peki kimin payı artmış dersiniz? Patronların karı geçen yıl aynı dönemde %43 iken bu yıl %50’ye çıkmış. Bunlar bizim kafadan uydurduğumuz rakamlar sanılmasın aman ha. Bildiğiniz dümdüz TÜİK’in verileri. Hani o çarpıtılmış, halkın gözünü boyamak için oynanmış veriler. Ona rağmen tablo bu. Şimdi görüyor musunuz kim büyümüş?
 
Son söz olarak: TÜİK “büyüdük” açıklaması yaptı diye hemen “TÜİK yalan söylüyor, verilerle oynuyorlar” kolaycılığına düşmeyelim. Kapitalizme karşı fikirlerimiz de argümanlarımız da sağlam olmalı. Manipülasyonları ancak böyle ortaya koyabiliriz.