Yurttaş Meclisi'nden Göçmenlerle İlgili Açıklama

Yurttaş Meclisi, en son yaptığı toplantıda göçmenleri konuştu. Göçmen karşıtlığının sebepleri, sonuçları ele alındı, çözüm önerileri tartışıldı. Yapılan tartışmaların sonucunda ortaya çıkan değerlendirmelerle ilgili bir açıklama yazılmasına karar verildi. Yapılan açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz:


Göçmenleri Suçlama,
Emperyalizm ve Yerli İşbirlikçilerinden Hesap Sor

Yanı başımızda Suriye, öte yanda Afganistan halkı savaş ve işgal altında. Hayatları tehlike altında olan insanlar can korkusu ile evlerini, anılarını her şeylerini arkada bırakıp ülkelerinden kaçıyorlar. İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Yurttaş Meclisi toplantımızda, bu haftanın konusu ve tartışması buydu. Neden göçüyorlar? Ülkeleri neden yaşanamayacak hale geliyor? Tüm bu karmaşanın suçlusu kim? Türkiye, göçmenler konusunda ne yapmalı? Hep birlikte bu soruların yanıtlarını aramaya çalıştık.

Her katılımcının eşit söz hakkı ile yaptığımız toplantıda, emperyalist savaşlar sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan göçmenler hakkında neler yapılabileceğine dair bazı yönelimler belirlendi.

IRKÇILIĞIN ÜSTÜNE KESİN BİR ÇİZGİ ÇEKMELİ VE GÖÇMEN AKINININ SORUMLULARINI DEŞİFRE ETMELİYİZ

Kötü ekonomik koşullar altında ezilen Türkiye’de, her türlü sorunun faturası göçmenlere kesiliyor. Ekonomi dibe vurdu; suçlu göçmenler. İşsizlik var; suçlu ülkesini bırakıp gelen göçmenler, Suriyeliler. Yurttaşlar olarak, ırkçılığa kesin bir çizgi çekmeli ve yaşanan göç akınının gerçek sorumlularını deşifre etmeliyiz. Yani ülkelerin geleceği üzerinde oyunlar oynayan emperyalistleri ve onların yerel işbirlikçilerini işaret etmeliyiz. Tüm sorumluluk onlardadır, ülkesini ve evini terk etmek zorunda kalan göçmenler değil.

GÖÇMEN AKINI İÇİN KAPSAMLI BİR ENTEGRASYON POLİTİKASI BELİRLENMELİ

Ülkemize sığınan insanlar, başka ülkeden gelmek zorunda kalan insanların ezici çoğunluğunun ne bir statüye, ne de bir sosyal hakka sahip olmadığı görülmelidir. En ağır işlerde, en düşük ücretlerle güvencesiz olarak çalıştırılan göçmen işçilerin olduğu görülmelidir. Hem hükümet sözcüsü de demiyor muydu, “Suriyeliler giderse ekonomi çöker” diye. Neden? Bu ülke vatandaşlarının yasal olarak çalışması mümkün olmayan koşullarda çalışmaya razı gelmek zorunda bırakılıyorlar ondan.

Savaştan kaçan, güvenli bir yaşam için başka bir ülkeye gitmek isteyen insanları geri çeviremeyiz. Fakat bu, mevcut hükümetin uyguladığı şekilde yapılamaz. Türkiye, kabul ettiği göçmenlerin ülkede nasıl yaşayacaklarını, nasıl bir statüye sahip olacaklarını belirlemeli ve ona göre bir entegrasyon politikası uygulamalıdır. Ayrıca Türkiye’yi terk edip Avrupa’ya gitmek isteyenleri de zorla alıkoyarak engel olmaktan vazgeçmelidir.

AVRUPA BİRLİĞİ GÖÇMENLER İÇİN ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUKTAN KAÇAMAZ

Ülkemiz coğrafi konumu gereği göç alan, göç veren bir ülke. Avrupa Birliği (AB) ülkelerine geçmeyi hedefleyen göçmenler için geçiş güzergâhı durumunda. Bizim ülkemize gelenler aslında, Türkiye'nin kendilerine ekonomik bir rahatlık sağlayamayacağını bildiklerinden Avrupa’ya geçmek istiyor. Fakat AB, Türkiye’ye “göçmenleri tutması” karşılığında para veriyor ve mevcut hükümet de göçmenleri ülkede alıkoyuyor.
Bizim dile getirmemiz gereken gerçek, Avrupa Birliği’nin de kendi oluşturdukları standartlar olan uluslararası göçmen anlaşmalarına uymalarının gerekliliğidir. Bu insanların can güvenliğinin sağlanması için üstlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleridir.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO; dünyadaki az gelişmiş bölgelerdeki mevcut karışıklıkların ve göç sorunun yaratıcısı olan kurumlardır. Eğer böyleyse, çıkıp sorumluluğu almalılar. Sınırdaki Türkiye gibi bir ülkeye fon vermek, bu sorunları çözmeye asla yeterli değil. Göçmen sorunu da, tek başına Türkiye’nin çözebileceği ve altından kalkabileceği bir sorun değildir.

AB’DEN ALINAN FONLAR NEREDE?

Bir diğer konumuz da, göçmenler için Türkiye’ye verilen fonlardı. Merak ediyoruz, bahsi geçen paralar nerededir? Avrupa’nın Türkiye’ye gönderdiği milyarlarca dolar para nerede kullanılmaktadır? Göçmenlerin Türkiye’ye entegrasyon sağlaması için kullanılmadığı, düzenli bir yerleştirme için yapılması gereken altyapı çalışmaları için kullanılmadığı ortadadır.
O yüzden Türkiye’nin yurttaşları olarak, sorgulamamız gereken para, Suriyelilerin veya Afganların ülkemizde kazandıkları paralar değildir. Hükümetin türlü türlü vaatlerle Avrupa Birliği’nden aldığı ve nereye kullandığı belli olmayan, sorgulanamayan paraların akıbetini sormalı, her yerde bunu dile getirmeliyiz.

ULUSLARARASI KAMUOYU YARATILMALI, KİTLESEL GÖÇE HAZIRLIK YAPILMALIDIR

Uluslararası ve bölgesel çözüm için uluslararası kamuoyu yaratılması gerekmektedir. Eğitim, sağlık, barınak, işgücü ücreti, demografik sorunlar, kültürel ve yaşam biçimi farklılıkları, entegrasyon strateji ve eylem planı, vb. gibi tüm boyutlarıyla mesele değerlendirilmeli ve kapsamlı çözümler üretilmelidir.

Gelişmekte olan hiçbir ülke ekonomisi, tek başına bu tür bir göç akınını kaldıramaz. Dünyadaki tüm ülkeler, göç meselesine ilişkin sorumluluk almalı ve bu sorunun çözülmesi için üzerine düşeni yapmalıdır. Afganistan’dan şu an için düzensiz olan göçün yakında kitlesel (kadın, çocuk, aile) göçe evrileceği gerçeğiyle de karşı karşıyayız.

ÜLKEYE KİMLERİN GİRDİĞİNİ DEVLET DENETLEMELİ VE GÜVENLİĞİ SAĞLAMALIDIR

Göç meselesinin insani tüm boyutları bir yana, kitlesel göçlerin, Orta Doğu’daki cihatçı örgütler tarafından bir hareket alanı olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Bu sebepten dolayı, gelen tüm göçmenler kayıt altına alınmalı ve sistemli bir entegrasyon sistemine dahil edilmelidir. Bu denetim hem ülkemizdeki yurttaşların güvenliği, hem de göçmenlerin nefret politikalarının hedefine oturtulmaması için gereklidir. Zira ülkemize göçen kalabalıkların arasındaki cihatçı çetelerin yaratabileceği tüm sorunlar eninde sonunda kabarık bir fatura olarak, Türkiye’ye sığınan insanlara kesilecektir.

Bu bakımdan Ankara Altındağ’da gerçekleşen saldırılar bir örnektir. Toplumun artan işsizliğe, yoksulluğa, baskıcı politikalara olan öfkesi göçmenlere yönlendirilmektedir. Bu şekilde bir toplumsal karışıklık ve nefret hali ise yalnızca ama yalnızca, yıllardır ülkeyi kararnamelerle, genelgelerle, fermanlarla yöneten iktidara ve ortaklarına yarayacaktır.

MUHALEFET KONUYU TÜM BOYUTLARIYLA HALKA ANLATMAKLA MÜKELLEFTİR
Meclis toplantımızda, muhalefetin konuya dair yaklaşımını da kapsamlı bir biçimde masaya yatırdık. Çıkan genel eğilim, muhalefet partilerinin “onları evlerine göndereceğiz” minvalindeki açıklamalarının konuyu çözümden çok çözümsüzlüğe ittiği kanısı oldu. Ayrıca açıkça görülebildiği üzere, toplumsal muhalefetin göçmenleri eve göndermek üzerinden sunduğu argümanlar kapsamlı ve gerçekçi olmaktan çok uzaktır. Toplumda iktidara karşı biriken öfkeyi de milliyetçi hezeyanlar içinde harcamaktadır.

Biz bu ülkenin sıradan, sade yurttaşları olarak göçmen konusunun tüm kapsamlarıyla değerlendirilmesini ve buraya sığınan insanlar için hem de bizim güvenliğimiz için yeni politikalar üretilmesini istiyoruz. Göçmenlerin ülkemizde statülerinin belirlenmesini ve çok düşük ücretlere çalıştırılmamasını, Avrupa’ya gitmek isteyenlerin de zorla ülkede alıkoyulmaması gerektiğini söylüyoruz.

Aksi takdirde, göçmen karşıtlığının, yabancı düşmanlığının, milliyetçiliğin bu ülkede ne anlama geldiğini Sivas Katliamı’ndan, 6-7 Eylül olaylarından ve daha geçen ay gerçekleşen Ankara Altındağ saldırılarından biliyoruz. Savaş nedeniyle insanların başka ülkelere sığınmak zorunda kalması yeterince büyük bir acı, yeterince büyük bir trajedi. Bu acıyı büyütmeyelim, artık tüm ülkeleri, tüm ulusları ilgilendiren bu sorunları hep birlikte ve kardeşçe çözelim. Sade yurttaşlar olarak, ülkemize gelmek zorunda kalanların da başka ülkelerin -tıpkı bizler gibi- sade yurttaşları olduklarını aklımızdan bir an bile çıkarmayalım.