Eğitim Haktır, AKP'ye ve Sermayeye Bırakmayız

Okulların açılma zamanı yaklaşıyor. AKP’nin eğitim politikaları ise bakan değişimleri, salgın süreci ve bir türlü oturtulamayan sınav sistemleri arasında sallanmaya devam ediyor. Eğitimin “sektör” olarak adlandırılıp tamamen iktidarın gericiliğine ve sermayenin kar arayışına bırakıldığı bu dönemde eğitim politikalarıyla ilgili tartışmalar da önem taşıyor. Emekçi Hareket Partisi’nin eğitim programını sizlerle paylaşıyoruz:



Eğitim Haktır
AKP'ye ve Sermayeye Bırakmayız


Eğitim alanlar, eğitimciler, çocuklarına eğitim aldırmak için gece gündüz çalışan veliler ve ülkenin geleceğini görmek için eğitim alan kuşaklara bakan milyonlar… Eğitim hepimizin derdi, hepimizin konusu. Pandemi boyunca ayyuka çıkan eşitsizlikler, her geçen gün daha çok gericileşen, içi boşaltılan eğitim kurumları, tam gaz uygulanan neoliberal politikalar ve antidemokratik uygulamalar geleceğimizi büyük bir karanlığa sürüklüyor. En gençlerimiz siyasi iktidarın eğitim politikaları elinde oyuncağa dönüyor. Emekçi halk, çocuklarının geleceği için eğitime varını yoğunu harcıyor. Bakanlar değişiyor, müfredat değişiyor, sınav sistemleri değişiyor ama siyasi iktidarın eğitimin içini daha çok boşaltma hamleleri hiç değişmiyor. Daha çok bilim düşmanı, daha gerici, daha cinsiyetçi, daha ayrımcı…

Eğitim ile muhatap olan milyonların derdi çok. Her bir kalemde bu eğitim politikalarını değiştirmek, bu gidişata dur demek ise her yurttaşın hem hakkı hem de görevi.

1. Ülkenin bütün çocuklarına ve gençlerine koşulsuz, ayrımsız, ulaşılabilir parasız eğitim sağlanacak

Eğitim evrensel bir haktır. Eğitim herkese eşit ve ücretsiz verilmesi gereken bir haktır. Fakat bu ülkede eğitimin parasız olduğu koca bir yalandır. Gidilen okullarda eğitim yok, mezun olunca iş yok. Bu ülkenin emekçi halkına yüklenen koca bir külfet var. Eğitim yıllarında olan öğrencilere bakma yükümlülüğü ailelerin değil devletindir. Ama mevcut durumda tam tersi, öğrenci ve veliler soyulacak bir kategori olarak görülüyor. Eğitimin içi bizzat boşaltılarak, eğitim almak isteyenler özel okul patronlarının önlerine atılıyor. Asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğü ve açlık sınırına dahi ulaşamadığı ülkede milyonlarca emekçi, çocuğuna “iyi eğitim” alabilmek için borçlanıyor. Bugün emekçi halkın ayağına bağ olan borçların en büyük bölümünü çocuklarının eğitim giderleri oluşturuyor. Ve daha da ötesi eğitim giderleri okullara ödenen harçlardan ibaret değil.

Adlarını öğretecek kadar bile görevde kalamayan tüm eğitim bakanlarının özel okul patronu olmaları tesadüf mü? Pandemide kendi özel okullarının reklamını sınırsızca yaptılar, ülkenin milyonlarca emekçi çocuğuna iki yıl boyunca bir tablet ulaştıramadılar. Umurlarında mı? Neoliberal devlet, parası olmayan milyonların eğitimini düşünmez.

Bu ülkenin bütün çocuklarına ve gençlerine koşulsuz, ayrımsız, ulaşabileceği eşit ve parasız eğitim sağlanacak. Tüm özel okullar kamulaştırılacak, kamu okulları ile rekabet ortadan kaldırılacak. Barınma, ulaşım, yeme-içme ve gelişim, sosyal yaşam ve bilgiye ulaşım parasız eğitimin içerisindedir, kamu tüm bu eğitim giderlerini karşılayacak. Kamu kendi sorumluluğunu üzerine yıktığı velilere, destek sağlayacak.


2. Biat tarihe gömülecek, bilimsel eğitim verilecek

Eğitimin yıllar içerisinde sistematik olarak içi boşaltıldı. Çoğunluğu oluşturan imam hatip okullarından artakalan devlet okullarında da bilim namına bir eğitim olmadığını tüm yurttaşlar biliyor. Bundan önceki müfredat değişikliklerinde, laikliğin tartışmalı hale getirilmesi eğitime vurulan en büyük darbe oldu. Laiklik; bilimselliğin, özgür düşüncenin ön koşuludur. Laik bir eğitim olmadan bilim konuşulamaz, bilim konuşulmadan gelecek konuşulamaz. Karma eğitimin bile tartışmaya açıldığı ülkede, okulların bilim ve bilgi üretmesi hiç mümkün olmayacak. Bu ülkenin ihtiyacı “değerlerle” doldurulmuş biatçı bir nesil değil bilimsel eğitim alarak araştıran, sorgulayan; yani ezberci değil düşünmeyi öğrenmiş bir nesil yetiştirmektir.

Nerede biat etmeyen eğitimci varsa ihraç ettiler. Okulları üniversiteleri, yandaş kayyımları ile doldurdular. Binlerce mezun yeni eğitimcinin atamasını, yandaşlık mülakatına bağladılar. Bilim değil biat istiyorlar. Her gün çağın gelişen koşullarının konuşulduğu dünya ölçeğinde; iklim krizini, pandemiyi yaşadığımız şu günlerde bilime olan ihtiyacımız tartışma götürür mü?

Laik ve bilimsel eğitim için "değerlerle" doldurularak içi boşaltılmış mevcut müfredat değişecek. Bilim üretmek için laiklik, laiklik için eşitlik temel eğitim ilkesi olarak güvence altına alınacak. İlköğretimden itibaren politeknik bir eğitim ile öğrenciler ezbere değil; öğrenebilecekleri, üretken olabilecekleri bir eğitim alacak. Yandaş olmadığı için ihraç edilen tüm eğitimciler göreve iade edilecek. Öğretmen atamalarında, biatçı mülakata son verilecek.

3. İçi boş eğitimin içi boş sınavları son bulacak, nitelikli eğitim ile adil ve eşitlikçi geçiş sistemi uygulanacak

İlk ve ortaöğretim boyunca tonla para dökülen dershaneler ve sınava hazırlık merkezleri, neredeyse liseye gitmek gibi zorunlu hale geldi. İmkanı olmayan hiçbir öğrencinin o badireleri atlatması mümkün değil. “Çalışırsanız sizin de olur” yalanına inanacak olan yok. Gerisi ise parasıyla eğitim.

Dershaneler yıllarca cemaatlerin, tarikatların eline bırakıldı. Kendi zümrelerini okullara sokmanın yolu, bir dönem bu dershanelerdi. Şimdi artık eğitim de olmadığına göre herkes üniversiteye girebilir diyorlar. Barajlar düşsün, kontenjanlar artsın, herkes üniversiteli olsun. Elbette herkes üniversiteli olsun. Olsun da sonra ne olsun? Siyasi iktidar üniversiteye öğrenci doldurmayı, yalnızca işsizliği ertelemek olarak görüyor. Mezun olduktan sonrası ile ilgili hiçbir planı olmayan, içinde üretime yönelik hiçbir eğitim verilmeyen binlerce lisemiz, üniversitemiz var. Neye yarar? Tıpkı ilk ve ortaöğretimde olduğu gibi üniversitelerde de “iş garantisi” uğruna öğrenciler şirket okullara teşvik ediliyor. Sonuç binlerce mezun işsiz.

İçi boş eğitimin içi boş elemeci sınav sistemi son bulacak. Objektif ve adil bir geçiş sistemi için öncelikle eğitimde fırsat eşitliği gerek. Her öğrencinin istediği okula eşit koşullarda girebilmesini düzenleyecek bir merkezi yerleştirme sistemi uygulanacak. Her sokak başına özel üniversite yerine, her sokak başına o mezunların girebileceği kamu işletmeleri açılacak. Eğitim nitelik kazanacak, boşa harcanan yıllar olmaktan çıkacak.

4. Politeknik, üretimin içinde ve üretim için eğitimle, genç işsizlik son bulacak

Eğitim aynı zamanda üretime katılan kuşakları yetiştirmek içindir. Ortalama 20 yıl eğitimde olan öğrenciler, mezun olduklarında en çok işsiz kalan kategorideler. 20 yıl verilen eğitimin içi boş, ekonominin içi boş. Her 4 gençten 3’ünün işsiz olduğu ülkede, “üniversite mezunları iş beğenmiyor” demekten başka yanıtları da yok. İş bulmuş mezunları da güvencesiz gündelik işlerde çığlık atarken buluyoruz.

İşte tüm bu içi boş eğitim yıllarının sonu, mezun olunca ne yapacağını bilmeyen, iş arasa bulamayan, asgari ücretli iş bulsa şükretmek zorunda kalan koca bir nesil. Bugün ülke gençliğinin yüzde 76’sı ülkeden kaçmak istiyor. Önemli bir meslek sahibi olmak için değil emeğiyle geçinebilmek için kaçmak istiyor. Ülkenin geleceği olan kuşaklara, koca bir geleceksizlikten başka bir şey vadedilmiyor.

Genç işsizliği azaltmak, kamunun istihdam alanı yaratması ile mümkün. Rant beton ekonomisi son bulacak, devlet açtığı tüm bölümlerin mezunlarına iş alanı yaratmak üzere kamu fabrikaları ve işletmeleri açacak. Kapitalizmin çıkmazı bu işsizlik sarmalı, gençlerin kaderi değil. Gençlik bu işsizlik furyasına bulunduğu coğrafyadan kaçarak değil karşısına dikilerek son verecek.

5. Kayyım rejimi sona erecek, özerk demokratik üniversiteler gelecek

Üniversite neydi? Ne üretirdi? Tüm olumsuzlukların yanında, işte bu soruların yanıtlarını yüzlerine çarptığımız bir yıldan geçtik. Daha önce YÖK ile tahakküm altına aldıkları okulları, uzun yıllardır doğrudan tek adama bağlı kayyımlarıyla tahakküm altına alıyorlar. YÖK’ün kendi hükmü yok ama mantığı işliyor. 12 Eylül’ün dahi gerisine düşen bir akademik yönetim anlayışı ile üniversiteler tek adamın elinde. Bugüne kadar ülkenin tamamını da böyle yöneten anlayışa yüksek perdeden bir itiraz Boğaziçi’nden geldi. “Üniversiteler bileşenlerin seçimleriyle yönetilecek” dendi.

Üniversiteler siyasi iktidarın veya herhangi bir baskı aygıtının tahakkümü altında ne fikir üretebilir ne de bilim. Bunu değiştirmek için bugün sunulan eğitimsizlikten ve geleceksizlikten yılmış gençlerin önünde açmaları gereken büyük bir kapı var. O kapı özerk ve demokratik üniversitelerin kapısı. Sanılmasın ki bundan önce eğitim özerk oldu, bilgi özgürce üretildi. Bundan önce de YÖK ile üniversitelerin başında sallanan iktidar sopası, şimdi de kayyımlar ile yine üniversitelerin başında. Gençliğin özerk demokratik üniversite mücadelesi üniversitelerin özgürlüğünün tek olanağıdır.

Üniversiteler kendi emek verenleri tarafından yönetilecek. Üniversiteler üzerinde öğrencileri, çalışanları ve eğitimcileri dışında kimsenin egemenliği olmayacak. Bilimin önü ancak böyle açılabilir. Özerk ve demokratik üniversite, gençliğin güncel politik mücadele bayrağıdır.

6. Çocuklara ve gençlere uygulanan her türlü eşitsizlik son bulacak

Herkes, dil, din, ırk, renk, cinsiyet ve cinsel yönelim gözetmeksizin eşittir, eşit haklara sahiptir. Eğitim kuşağındaki gençlere ve çocuklara ayrımcılık uygulamak ve onları ayrımcılığa sürüklemek suçtur. Siyasi iktidar ülke çapında “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek din, tek cinsiyet şeklinde uzayıp giden siyasetini kin ve nefret örgütleyerek sürdürüyor. Eğitim kuşağındaki çocuklar ve gençlerin bu tekçi anlayışla yetiştirilmesi önümüzdeki yüzyılların felaketidir.

Eğitim kurumlarında her türlü ayrımcılığa ve eşitsizliğe izin veren yetkililer denetlenecek ve uzaklaştırılacak. Toplumsal cinsiyet eşitliği müfredata eklenecek ve tüm öğrencilere zorunlu olacak. Herkes çocukluktan itibaren dilediğinde anadilinde eğitim alma hakkını kullanmakta özgür olacak. Laiklik gereği; öğrencilere tek bir inancı dayatan din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılacak, herkes kendi inancını özgürce yaşayabileceğini öğrenerek eğitim alacak. Kız çocuklarının ve ayrımcılığa uğrayan tüm kesimlerin eğitimde devamlılığı kamu tarafından denetlenecek ve teşvik edilecek. Devlet yetkilileri ve kamu görevlileri, genç kadınlara yönelik gerici ve cinsiyetçi; çeşitli uluslardan ve inançlardan öğrencilere yönelik ırkçı ve milliyetçi söylemlerde bulunamaz. Eşitliği ihlal edenlere yönelik yaptırım uygulanacak. Çocuklar ve gençler eşit ve özgür yaşayacak.

Liseliler, üniversiteliler, veliler, eğitimciler. Yani emek verenler. AKP’nin ya da herhangi bir düzen partisinin neoliberal eğitim düzenine izin vermemek için geleceğimizi ellerimize almamızın vaktidir. Eğitimde de emek verenler kimler ise onlar yönetmelidir. Bu gidişatı değiştirebilecek başka bir çözüm yoktur.

Her bir maddede mücadele edeceğiz. En gençlerimizi ve eğitimi ne AKP’nin ne de patronların ellerine bırakmayacağız.

Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi