Çevre ve Şehircilik Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı’yla beraber müsilajın tehlikeli düzeyde olmadığını söylemek için Marmara Denizi'nde yakalanmış sardalya yedi. Yıllar önce Çernobil’den sonra radyasyonun tehlikeli olmadığını iddia ederek çay içen bakanın devamcıları… Marmara Denizi’nin bu hale gelmesinde sorumlu olan kişi balık yediğinde insanlar müsilajın bittiğine mi inanacak? Tam bir rezillik.
Bakan Murat Kurum, "Yüzme suyu alanlarında herhangi olumsuz bir sorunla karşılaşılmadı. Vatandaşlarımız rahatlıkla denize girebilirler, balık yiyebilirler." dedi. Ayrıca bir daha müsilaj oluşumunun beklenmediğini söyledi. Birincisi balıklar yüzme suyu alanında mı yaşıyor? Yüzme suyu alanı dışında müsilaj var ise nasıl balık yenebilir? Bu sorular havada. AKP’li bakanların hayal dünyalarını anlatmasına alışığız. İkinci ve esas konuya gelelim.
Müsilaj kendi başına bir sorun değil, kocaman bir doğa talanının sonucu. Kocaman bir sorunun artık patlayıp gözümüze girmiş hali. Yıllardır biriken atıkların ve iklim değişikliğinin sonucu. Yapılan çalışmalarla bir miktar azalma zaten mümkün. Ancak müsilaj bir daha ortaya çıkmayacak neye göre deniyor? Marmara’ya pompalanan atıklara çözüm bulundu mu? Kaybedilen canlılığın geri kazanılması bir için bir plan yapıldı mı? Kanal İstanbul’dan vazgeçildi mi? İklim değişikliğini durduracak teknoloji keşfedildi mi? Bunlar olmadan müsilaj oluşumu engellenemez.
Sorunun üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Marmara Denizi koruma bölgesi ilan edilecekti. O konu ne oldu diye soranlara “Temizledik, bitti” demek için yapılmış çok ucuz bir hareket. Denizinize girin, balığınızı yiyin, başka da bir şey istemeyin diyorlar. Yani yine doğayı insanların kullanabileceği ölçüde önemsiyoruz demek istiyorlar. Denizin ortasındaki müsilaj yüzmeyi engellemezse, ölen balıklar dışındakiler insanların yemesine yetecekse sorun da kapanmıştır.
Tamamen tahakküm üzerine, tamamen çıkar üzerine kurulu bu politika doğayı öldürüyor. İnsanlar da yarım ekmek sardalyaya kanacak durumu çoktan geçti. Bakanların şovlarına karnımız tok.