Reform, reform, reform… Adını 40 kere de söyleseniz gelmiyor maalesef. Ülkede en çok duyduğumuz laf. İcraatta geriye mi ileriye mi gidiyor hiç belli olmayan laf. Bugün Erdoğan’ın açıkladığı “şimdi de ekonomide reform” açıklamasını dinledik. Sanıyoruz ki konuyla alakalı tek bir reform var. O da açıklayan kişinin Damat değil, yeni bakan da değil, Erdoğan olması. Bu konuda bir reform mevcut evet.
Paket gerçek bir hediye paketi gibi. Çok süslü laflar içeriyor. Büyümeyse “en” büyüme, istikrarsa “yüksek” istikrar, düzenlemeyse “ultra” düzenleme. Tüm sorun ifade eden kavramların başına, bir mübalağa kelimesi ekliyorsunuz şıp diye çözülüyor. Bu kadar içi boş. Ama merak etmeyin bu açıklamalar ülkenin emekçi halkına değil. İçerikte emekçi halkın derdine dair bir konu yok. Ekonomiyle ilgili öyle bir dert de yok. İktidarın tek derdi, kendisine her türlü dikta ortamında sırt çevirmeyecek bir sermaye yaratmak. Kamu kaynakları sermayeye seferber edilebilir. İstikrar değil, iktidar sürdürülebilir olmayı planlıyor.
Bu açıdan bakarsak sermaye kesiminin bile dikkate alabileceği pek bir madde bulunmuyor. Sadece Erdoğan’ın onları besleyeceğine dair güven sonsuz. İçerikte ne var? Batırdığımız esnafı zaten ödeyemeyeceği besbelli olan bir takım vergiden muaf tutuyoruz. Özelleştirmeleri adını değiştirip hızlandırıyoruz. Vergi almak için yeni online ortamlar yaratıyoruz. Kendi kendimizi yerleştirdiğimiz kamu kurumlarında göze batmamaya çalışıyoruz. Enflasyonu da tek haneli rakamlara düşürmek için dua ediyoruz. Berat da öyle derdi… Adı hep reform bu paketlerin. Elbette Erdoğan’ın batırmış olduğu ekonomiden pek bir çıkış imkanı olduğunu düşünmüyoruz. Bazı solcular gibi, çıkış imkanı olmasını da istemiyoruz. Biz bu krizlerin emekçi halkın kursağından alınanın sermayeye nasıl aktarıldığının en büyük göstergesi olarak emekçilerin önüne koymaktan da vazgeçmiyoruz.
Türkiye de tıpkı diğer kapitalist ülkeler gibi, girdiği bu batakta çırpınıyor. Siyasi iktidar, kendi iktidarını ayakta tutmak için sermaye sınıfına tüm olanakları sunmaktan başka hiçbir şey planlamıyor. Milyonları karşısına alıyor. İşçileri, ücretsiz izindekileri, esnafı, mevsimlik işçiyi, iş dahi verilmeyen gençleri, işsizden bile sayılmayan kadınları yani milyonları açlıkla baş başa bırakmak onun için mevzu bahis değil. Biz ise onu kurtarmayacağız. Yerine gelecek piyasacıları da kurtarmayacağız. İçinden çıkamadıkları bu krizleri kökten yok edecek gücün, işçi sınıfının iktidarı için bu riyakarlığı ortaya koyacağız.