Başarılarımızı Ağlayarak Değil, Gülerek Anlatacağımız Günler İçin

13 yaşındaki hentbol oyuncusu Merve Akpınar’ın daha küçük yaşında önüne çıkan dağ gibi zorlukları açıkça anlattığı röportajı gündeme oturdu. Çevresinin baskısı, toplumsal eşitsizlik, imkansız koşullar… Önündeki bu dağları anlatırken göz yaşlarını tutamaması ama sonunda en sonunda aşabildiğini anlatması elbette herkese umut ve sevinç veriyor.

Ancak bu buruk bir sevinç. Çünkü Merve’nin anlattıkları bizlere bu sorunlarla karşılaşan milyonlarca çocuğu, genç kadını, işsiz gençleri hatırlatıyor. Merve’nin gösterdiği azim elbette bir başarı. Ancak bu düzenin bekçileri böyle örnekleri çarpıtıp bireysel başarı hikayelerini tüm topluma pazarlamanın uzmanlarıdır. Merve’nin karşısına bu dağları çıkaranlar, dönüp bir de ‘Bakın çalışınca yapılabiliyor’ deme cüretini gösterirler. Ancak bu yalnızca bir çarpıtmadır ve düzenin yaratmadığı imkanlar için insanların kendilerinin suçlanmasıdır. Bireysel başarı hikayeleri, bu düzenin insanlara kurduğu tuzaklardan biridir.

Bir çocuğun istediği bir sporu yapabilmesi, orada ilerleyebilmesi ya da ayrımcılığa uğramadan kendi yaşamına karar verebilmesi, istediği mesleği seçebilmesi ve bunlar için mücadele etmek zorunda kalmaması… Ütopyamız bu kadar sade. Sade ancak kolay değil. Bizim de önümüzde aşmamız gereken çok dağlar, yürümemiz gereken çok yollar var. Bu yolları tek başımıza değil ancak milyonlarla beraber yürüyebiliriz ve yürüyeceğiz. İşte o zaman insanlığın başarılarını konuşacağız. Milyonlar spordaki, bilimdeki, sanattaki başarılarını ağlayarak değil gülerek anlatacak.