Antalya Elmalı’da iki çocuğun istismara uğraması nedeniyle yapılan yargılamada sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması ülkenin gündemine oturdu. Yapılan haberlerden savcılığın olay ilk ortaya çıktığında işlem başlatmadığını ve şu anda süren davada da çocukların ifadelerinde anlattığı bütün şüphelilerin yargılanmadığını öğrendik.
Peki bu tutuksuz yargılamalar ülkedeki hukuk sisteminin kendine güvenine, hak ve özgürlüklere saygısına mı dayanıyor? Gerçekten delil yetersizliği, çelişkili ifadeler gibi olgular nedeniyle mi çocuk istismarı ile yargılananlar tutuksuz yargılanıyor? Ülkemizde tutuklama istisnai bir tedbir olarak mı uygulanıyor? Kesinlikle hayır. Bir mitingde konuşma yapmak, bir haber yapmak, bir eyleme katılmak, bir slogan atmak, hatta sosyal medya paylaşımı yapmak bile tutuklamaya gerekçe olabiliyor. ‘Kuvvetli şüphe’ bahanesiyle ev hapisleri, yurtdışı yasakları, adli kontrol tedbirleri bol keseden dağıtılıyor. Ancak bir tek kadınlara ve çocuklara yönelik suçlar bu kapsamın dışında kalıyor. Daha yeni Meclis’e gelen yargı reform paketi de cinsel istismar suçları için somut delil şartı getiriyor. Yani bu tedbirlerin uygulanmasını zorlaştırıyor.
Bu ikili tavır iktidarın çürümüş toplum anlayışından kaynaklanıyor. İktidara muhalif siyaset yapmak ve fikrinizi ifade etmek onlar için en büyük suç demek. Ancak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar suçları asla böyle değerlendirilmiyor. Çünkü hepsinin kafasının gerisinde kadın ve çocukların geri planda olacağı, onlara yönelik işlenen suçların gelenek denen örtünün altında kalacağı bir toplumsal sistem var. Hepsinin içinden ‘Bu olayları büyütmeyin’ demek geçiyor.
Ancak neyseki toplum onların kafasının çok ilerisinde konumlanıyor. İnsanlar hiçbir kadın ve çocuğu yalnız bırakmamak, gündeme getirmek ve cezasız kalmamasını sağlamak için uğraşıyor. Köhnemiş iktidarın gerici zihniyeti toplumun tepkileri karşısında geri çekilmek zorunda kalıyor. Bu zihniyeti ait olduğu yere, tarihin çöplüğüne göndereceğiz.