Dün HDP’ye yönelik saldırının planlı bir şekilde yapıldığı, tek başına hareket eden birinin eylemi olmadığı kesin. Bugün çıkan haberlerde de saldırganın hazırlıkları, geçmişi ve ilişkileriyle ilgili ayrıntılar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Saldırının en olası amacının iktidara muhalefet edenleri sindirmek, tüm topluma korku yayıp itirazları azaltmak olduğu da ortada.
Ancak son dönemde gördüğümüz gibi derin devlet yapılanması birden çok grubun çıkarlarının çatışabildiği ve bu kırılmalar artık Peker gibi patlayan meselelere dönüşebiliyor. Bu grupların hepsinin bu düzeyde saldırıları planlayıp uygulama ve kendi çıkarlarına göre kullanma kabiliyetleri var. Bu duruma göre HDP’ye yönelik saldırının olası nedenlerini ortaya koymanın ilerideki süreç için yararlı olacağını düşünüyoruz.
İlk ve en olası neden, 7 Haziran - 1 Kasım sürecindeki gibi seçmenler nezdinde AKP’nin düşüşünü bu tür saldırılarla korku ortamı yaratarak durdurmak ve geri döndürmektir. Her ne kadar aralarında çıkar çatışmaları olsa da iktidar içindeki grupların böyle bir stratejiyi reddetmeleri mümkün değil. Hepsi HDP’ye karşı konumlarında o veya bu şekilde ortak. Nasıl 7 Haziran sonrası süreçte MHP ile bağlar tekrar güçlendirilmeye başlanmış ve yaratılacak korku atmosferi ile ilgili devlet içinden tek bir itiraz çıkmamışsa, bu süreç sonucunda da eğer AKP’nin oy oranındaki düşüş durdurulabilirse, güncel olarak gördüğümüz bütün iç çatışmalar bir sonraki krize kadar rafa kaldırılabilir. Kürtlere ve siyasi temsilcilerine yönelik baskı ve saldırılar daha da artar. HDP’ye açılan kapatılma davası bu sürece göre bir sonuca bağlanır. Bunların hepsinden de AKP iktidarı kazançlı çıkar. Bu ihtimal şu ana kadar olan verilere göre en güçlüsü ancak zayıf noktası yok denemez. Güncel süreçte 7 Haziran sonrasından farklı olarak koskoca bir ekonomik kriz, dış politikada da hiç görülmemiş bir sıkışıklık var. Ayrıca tüm toplumda 7 Haziran sürecinin dersleri ve deneyimleri var. Aynı stratejinin tekrar işe yaraması eskiye göre daha zor.
Bunun yanında ise daha düşük bir ihtimalle bu saldırının iktidar içi grupların birbirlerine yönelik hamlelerin bir başlangıcı olması da mümkün. Olasılıklardan biri, Biden ile görüşmenin hemen sonrasında yapılan saldırının, ABD’ye yaklaşılmasına karşı bir mesaj olmasıdır. Erdoğan’ın eli mahkum şekilde Biden ile görüştüğü ve başta Afganistan olmak üzere birçok konuda yakın bir çizgiye çekildiği ortada. İkinci bir ihtimal ise saldırının daha birkaç hafta önce kendi döneminde ‘bombaların patlamamasıyla’ övünen Soylu’ya yönelik bir mesaj olabileceği. Elbette bu iki ihtimal, bu saldırıda asıl hedef alınanın tüm toplumun demokratik mücadelesi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Tüm ortaya saçılanlar bile iktidar içi grupların konumlarını ve stratejilerini net şekilde görmemiz için yeterli değil. İhtimallerin hangisinin doğru olduğunu ve sürecin nasıl ilerleyeceğini ancak takip ederek göreceğiz. Yine de tüm bu ihtimallerin toplumun demokratik mücadelesinin karşısında sonuçlar yaratacağını bilelim.