Marmara Denizi’ndeki müsilaj ya da deniz salyası haftalardır gündemdeki yerini koruyor. Yüzeye çıkıp sahilleri kaplayan salyanın oluşumu doğal ama ‘Peki neden şimdi arttı?’ sorusu da soruluyor elbette.
Müselajın kendisi zararlı değil ama geniş alanları kaplaması deniz yaşamı için tehlike. Ayrıca sağlığa zararlı bakterilere bir yuva sağlıyor, balıkçılığa zarar veriyor, yoğun olduğu hallerde teknelerin denize açılmasını bile engelliyor.
Denizlerdeki müsilaj doğal ama sebepleri o kadar da doğal değil. Bunların ilki artık kanıksadığımız küresel ısınma. Uzun süren sıcak havalar ve organik atık kirliliği müsilajın oluşumu için uygun şartları sağlıyor.
Bir diğer sebep ise yoğun kirlilik elbette. Marmara Denizi on yıllardır endüstriyel atıkların boşaltıldığı bir iç deniz. Akıntılar iddia edildiği gibi bu kirliliği Karadeniz’e veya başka bir yere taşımıyor. Bilim insanları da uzun süredir kirlilik yüzünden canlı çeşitliliğin yok olmaya yüz tuttuğunu anlatıyor.
Deniz salyası da bu sebeplerle daha sık ve daha fazla görünmeye başladı. Müsilaj görülmeleri mevsimsel döngülere göre azalıp artacaktır, ama son yıllardaki felakete varan yaz sıcaklıkları gibi zaman geçtikçe yoğunluğu da yükselecektir. Bu durum kaçınılmaz bir doğal felaket olarak ele alınamaz elbette. On yıllardır Marmara Denizi’ni kirletenler, gerekli tedbirleri almayıp denetleme yapmayanlar, çevre politikalarını dikilen ağaç sayısına endeksleyenler, en sonda da karları için deniz, göl, dere, orman hiçbir şey dinlemeyenler salyanın sorumlusudur.