Suç Ortakları

Peker videolarının dar bir çerçevede kalmasına, yalnızca kendi işine gelen tarafları anlatmaya özen gösteriyor. Yine de anlattıkları Türkiye’de onlarca yıldır süren koca bir düzenin işleyişinin parçalarını sunuyor. Peker’in sınırlı anlatımları dahi meselenin içinde mafya, bürokrasi, kolluk ve yargının olduğunu ortaya koyuyor. Ama güncel tartışmalarda çok öne çıkmayan bir kesim de sermaye güçlerinin bu işleyişle ilişkisi. 
 
İster uyuşturucu ticareti, ister kara para aklama, ister ihale yolsuzlukları… Bütün bu olayların merkezinde çok büyük paralar ve bunları yönlendiren şirketler, patronlar var. Ülkedeki asgari hukuk düzeyinin düşüklüğü düşünüldüğünde, fırsat bulan tüm patronların tereddüt etmeden bu gayrimeşru ilişkilere bulaşacağı su götürmez. Peker’in de ‘saygın’ olduğu dönemde iş adamı olarak ödül alması, Ağar’ın son ünvanının marina yöneticisi olması tesadüf değil. Bu alanlarda geçişler kolaylıkla yapılabiliyor. 
 
Sermaye-mafya ilişkilerinin en güçlü yönü ise elbette politik. Türkiye’de sermaye sınıflarının hiçbir zaman gerçek bir demokrasi isteklisi olmadığı, her zaman sağ politikaları desteklediği bir sır değil. Sağ politikalarla bu ilişkilerin gerektiğinde kontrgerilla ve mafyanın arkasında desteğe dönüştüğü ve halkın demokratik taleplerini bastırmada kullanıldığı da tarihin gerçekleridir. 
 
Peker’in anlattığı olaylarla sermaye sınıfının çıkarları arasında direk bir ilişki yok gibi; daha doğrusu en fazla birkaç sağ siyasetçinin çıkarı varmış gibi gözükebilir ama buna aldanmayalım. AKP’nin bugün de anlattığı ‘vatan millet edebiyatının’ arkasında hep sermayenin çıkarları var. Peker’in anlattığı suçlar da yine bu bahanelerle ile işlenmişti.