Basın Nasıl Özgür Olur?

AKP iktidarı krizden krize koştukça kendi propagandası dışında her türlü fikrin toplumdaki etkisini azaltma ihtiyacı duyuyor. Bu nedenle basın üzerindeki baskıyı da yapabildiği her şekilde arttırmaya çalışıyor. Kendi aleyhlerine yapılan her haberin, açılan her gündemin ve ifade edilen her fikrin iktidarları için ne kadar zararlı olduğunu biliyorlar. 


3 Mayıs Basın Özgürlüğü günü de bu baskıların gölgesinde geçiyor. Yine de basın yayın faaliyetlerinin, yani genel anlamda gazeteciliğin ne anlama geldiğini ve gelmesi gerektiğini tekrar hatırlamalıyız.


Gazeteciler, toplumun çoğunluğu gibi bir ücret karşılığında yaşam sürmektedir ve her iş kolu gibi gazetecilik de kapitalizmin kurallarına tabidir. Özel olarak gazetecilerin düzen içinde bir tür propaganda işlevi vardır ve egemen burjuva ideolojisini de her anlamda yeniden üretirler. Bu durum gazetecilerin kişisel niyetlerinden bağımsızdır. Çünkü gazete basıp bunun yüksek düzeyde okunmasıyla kar etmeye çalışan bir organizasyon, elbette serbest piyasanın kurallarına bağlı olacaktır. Bu bağlı olma hali bazen iktidarın borazanlığını yapıp yandaş şirketlerden reklam almak ile olur, bazen de başka bir sermaye grubunun siyasi temsilcilerini destekleyip belediyelerden ihale almak ile olur. Bunların hiçbiri olmazsa da topluma kolay tüketilebilen içerikler hazırlayıp satışları yükseltmeye çalışmakla olur. Şekiller değişebilir ama olgunun kendisi değişmez. Durum böyleyken genel bir basın faaliyetinin tarafsız olması zaten imkansızdır. Yani burjuva düzende basın zaten özgür değildir. 


Elbette herkesin fikir ifade özgürlüğü korunmalıdır. Ama fikir ve ifade özgürlüğü yalnız gazetecilerin değil tüm yurttaşların ihtiyacıdır. Bu özgürlüğü sadece gazeteciler için sayanlar, en sonunda bir birey olarak gazetecinin, bir meslek olarak da gazeteciliğin kutsallığına varırlar. Bu kutsallık hem kendini toplumun üzerinde gören kişilikler yaratır. 


Bu ekonomik düzene bağlı basın faaliyetinin karşısına da işçi sınıfının siyasi mücadelesi içinde yapılan bir basın faaliyeti konulabilir. Fikir ve ifade hürriyetinin gerçek anlamda hayata geçtiği bir dünya da ancak kapitalizme karşı mücadelenin sonucu olabilir.