Her Antetli Kağıt Anayasanın Üstünde mi?

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün karakollara gönderdiği bir genelge, tüm ayrıntılar geride bırakılarak yine bir baskıcı yasaklama olarak ele alınıyor. Anlatılanlara bakılsa EGM tek hareketle toplumsal hareketlerin sonunu getirmiş gibi gözüküyor. Ama işin doğrusu öyle değil elbette.
 
İlk olarak görüntü yasağı meselesinin gazetecilik faaliyetiyle şimdilik bir ilgisi bulunmuyor. Fiili durumları saymazsak… İkinci olarak bu ‘yasak’, protestolara yapılan saldırılardan video ve fotoğraf çekilmesini engellemek için bir süredir fiili olarak zaten işletiliyordu. Emniyetin kendi ‘itibarını’ korumak için uygulamaya çalıştığı bu ‘yasak’, herkesin elindeki telefonlarla çokça da boşa düşüyordu. EGM’nin tekrar gönderdiği genelge ise bu konuyla ilgili memurların tekrar bilgilendirilmesini, yani yaratılan fiili durumların arttırılmasını istiyordu. 
 
Açık olan şu ki ortada ne yeni çıkan bir yasa var, ne de kamuoyuna bildirilen bir sınırlama. Konu tamamen Emniyet’in kendi hukuksuz uygulamalarının düzenlenmesi ve bu durumların arkasında durulması ile ilgili. Neredeyse kamuoyuna açıklanan ayrı bir kısıtlama bile değil yani.
 
Bu meseleyle, memurların fiili engellemeleriyle mücadele edilecektir, ediliyor da. Peki bu konuyu olduğundan daha büyük bir şey olarak anlatmanın, ‘Yandık bittik’ diye ortalığa düşmenin ne yararı var? Biz söyleyelim, böyle yapanlar pasifizmlerine bahane buluyorlar. Mücadele etmek istemezseniz böyle bahaneniz çok olur. Yasak, engelleme ve fiili durumlar… Hepsi evde oturmak için sebep. Bizim böyle bahanelerimiz yok. Her koşulda mücade için yola çıktık, o yolda yürüyoruz.