Biden’ın düzenlediği İklim Zirvesi, iklim değişikliğine yönelik politikalarda Trump’ın yönelimlerinin tam tersine gidileceğinin bir göstergesi. Gelecek süreçte bu meselenin dış politikada daha çok gündeme geleceğini ve ABD’nin diğer ülkelere bu meselelerden daha çok ayar vermeye çalışacağını tahmin edebiliriz.
AKP ise bu gündeme de hazırlıksız yakalanmış durumda. Paris Anlaşması’nı parlamentosunda onaylamamış tek G20 ülkesi olarak Türkiye, bu meseleden de Biden’ın hedefi olacaktır. Erdoğan’ın dün yaptığı konuşma ise bugünden tartışmanın nasıl ilerleyeceğini göstermektedir. Millet Bahçeleri’nin ekolojik bir kazanım sayılmasının komikliğini geçersek, Erdoğan temel olarak ‘tarihi sorumluluk’ tartışmasını sürdürecek gibi gözüküyor. Yani şu anda büyük oranda sanayileşmiş gelişmiş Batı ülkelerinin küresel ısınmadaki payıyla yeni sanayileşen Türkiye’nin payının bir olmadığını anlatacak.
Evet ABD’nin karşısında bu söylemin bir haklılığı var. Ama yalnızca ABD’nin karşısında… Daha bugün bile Rize’nin vadilerine taş ocakları yapmaya çalışan, termik santrallerle, maden sahalarıyla ülkenin doğasını mahveden bir iktidarın doğa duyarlılığı ancak böyle bir görecelilikle görülebilir. Paris Anlaşması gibi hiçbir yükümlülük getirmeyen, karbon emisyonlarının azaltılmasını her ülkenin kendi inisiyatifine bırakan bir anlaşmanın bile Meclis’te onaylanmaması uygulanan politikaların en büyük göstergesidir. Yine de gerçekler Erdoğan’ın böyle konuşmalar yapmasını engellememekte tabii. Erdoğan’ın konuşmalarıyla gerçek olguların arasındaki bağ çoktan kopmuş durumda.