Dolandırıcılık Değil Düzenin Kuralı

Thodex ve Faruk Fatih Özer… Kripto paralarla ilgili düzenlemeden çok önce bu işin borsasını kurmuş. Yüzbinlerce kişinin parasını almış, reklamlara en ünlüleri koymuş, bakanlarla görüşme yapmış. Sonra da bir gecede dükkanı kapatmış, paraları iç edip yurtdışına kaçmış. Bu kadar göz göre göre işlenen bir suça basit bir dolandırıcılık diyebilir miyiz? Parasını kaybeden 400 bin kişiden, 2 milyar dolarlık bir işlem hacminden bahsediliyor. Bu kadar büyük bir işletme hiçbir yetkilinin gözüne çarpmamış mı? Kimse burada bir denetleme var mı, yasa var mı, sorumlu bir kişi var mı diye sormamış mı?

 
Mesele elbette basit bir dolandırıcılık değil. Yaşanan şey tam da bu düzenin kuralı. Ekonomik yaşamdaki en üst düzeydeki ‘Bırakınız yapsınlarcılığın’ bir sonucu. Bütün ‘özgür teşebbüs sahipleri’ şunu biliyor: Ne yaparlarsa yapsınlar yaptırımlar, sonuçlar minimum. Faruk Fatih Özer de biliyordu. İster emekçinin hakkını vermeyin, ister müşterilerin parasını çalın. Sermayeniz varsa size başka bir hukuk geçerli. Yoksa 2 milyar dolarlık borsa kimseye sormadan nasıl kurulabilir?
 
Yardım kampanyası düzenleyip 100 lira toplasanız valilikler tepenizde biter. Sokakta 1 liraya su satsanız zabıta gelip darp eder. 2 milyar doların döndüğü, 400 bin kişinin parasını yatırdığı teşebbüse ise bu hukuk değil, sermayenin hukuku işler. Son raddeye gelinceye kadar gözler kapanır, sonra da yalandan operasyon yapılır. Peki basın açıklamasına katıldılar diye onlarca, yüzlerce kişiye çerez gibi yurtdışına çıkış yasağı verenler neredeydi? Eylem yapıldı diye, sosyal medyada fikirler açıklandı diye sabaha karşı ev basan kolluk güçleri neredeydi? Bu adli tedbirlerin hiçbir patrona uygulandığını görmüyoruz. Çünkü bu düzen onların düzenidir. Hukuk da onların hukukudur.