Yolsuzluğun Egemenliği

Son bir haftada belediyelerdeki işleyişle ilgili ortaya çıkan haberler yozlaşma ve kuralsızlığın ne kadar hakim olduğunu tekrar gösterdi. Önce itfaiye aracı diye lüks makam aracı alıp vergi indirimden yararlanan ortaya çıktı, sonra onlarca kişiyi yurtdışına kaçıranlar… En son da depremde gönderilen yardım kolisini Ramazan kolisine çevirip dağıtanlar…
 
Olayların hukuki boyutları bir tarafa, belediye başkanlarının yaptıklarını pişkinlikle savunmaları böyle usulsüzlüklerin önce belediyelerde, asıl olarak da toplumun kendi içinde ne kadar kanıksanmış olduğunu gösteriyor. Yaptıklarında hiçbir sorun görmeyen başkanlar toplumdaki ‘Hallederiz’ kalıbının bayrağını taşıyorlar. Herhangi bir sisteme, kurala, teamüle bağlı kalmayı kendilerine yük sayıyorlar. Tek geçerli kural kendileri, yani kendi dar ufukları ve çıkarları. Bağlı oldukları tek şey ise akrabaları veya arkadaşları, yani küçük çevreleri. Her şey göreceli olarak düzenlenebilir. Her şeyin üstünden atlanabilir, arkasından dolanılabilir. Yeter ki tatlar kaçmasın, aralar bozulmasın. 
 
Bu durum elbette iktidarın en üst düzeyden etkisi ile yaygınlaşıyor. İstanbul Sözleşmesi, Montrö Antlaşması tartışmaya açılırsa, tüm yönetim kurulları Kartal İmam Hatip mezunları ile doldurulursa, Erdoğan kendi damadını bakan yapmaktan çekinmezse olacak olan zaten budur. Yine de bir uyarı: Bu olgu sadece AKP ile sınırlı değil, hepimizin problemi. Bu sorun “bize güvenin, bir şey olmaz” iddiası ile de çözülemez. Toplum bu denetim görevini üzerine eninde sonunda alacak. Halk tarafından denetlenmeyen her yapı yozlaşmaya mahkumdur.