İsimler Değişir Ancak Süslü Kelimeler Hep Aynı

Alamos Gold, merkezi Toronto, Kanada’da bulunan çok uluslu altın üreticisi bir şirket. Dünyanın birçok farklı yerinde altın çıkaran şirketin 3 tane Kuzey Amerika'da aktif olarak çalışan madeni var. 6 tanede henüz gelişim aşamasında bulunan projesi var. Bu gelişim aşamasındaki 6 projenin 3 tanesi Türkiye’de. Kazdağları’nda yaklaşık 350.000 ağacın kesilmesinin ardından başlayan ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ eylemleri 425 gündür sürüyor. Bölge halkı  uzun zamandır direniyor. Türkiye’deki temsilcisi Doğu Biga Madencilik olan şirketin genel müdürü Ahmet Şentürk bazı açıklamalarda bulundu. DW Türkçe’ye verdiği röportajda Ahmet Şentürk  sermayeyi temsilen konuşuyor. Röportaj boyunca söylenenlerden sermaye- devlet ilişkisine dair anlaşılabilecek birçok önemli detay var aslında.
 
Öncelikle Ahmet Şentürk yaptıkları her şeyi devamlı bir hukuksal zemine oturtma çabasında. “Madencilik mevzuata en bağımlı iş alanıdır. Her ülke yer altı kaynaklarını nasıl hayata geçiririz toplumumuz bundan nasıl faydalanırla ilgili cevabı mevzuatında verir. Mevzuat buraya yatırım yapmanızla ilgili düzenleyici şeydir. Mesele hukuk devleti olmaktır çünkü kazanmış olduğu yatırımı buraya getiriyor. Buranın hukuk sistemine emanet ediyor.” Bunlar yabancısı olduğumuz sözler değil. Her zaman başvurulan yöntem. Yapılan şeyi meşrulaştırma çabaları. En yakın tarihli örneği İstanbul Sözleşmesi’nin tek kişinin kararıyla feshedilmesi kararına uydurulmaya çalışılan ‘Biz hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz’ söylemleri. Neden bunu söylüyorlar? Çünkü suçlarının farkındalar. Kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar. Bunları yapanlar kimler? Biri sermayeyi elinde bulunduran burjuvazi diğeri Cumhurbaşkanı. Farklı gibi görünen ama aslında aynı olan birbirinin sırtını sıvazlayanlar. Bunu şu cümleden de rahatça anlayabiliyoruz “Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkımızı teslim edecektir. O onay verilecektir”. Elbette verilecektir çünkü devlet bizzat sermayenin çıkarlarını korumak için var olan bir yapı. 
 
İşin bir de şu kısmı var ki; yabancı sermaye Türkiye’ye ucuz iş gücü olduğu için geliyor. İşçilere hakedişlerini ödemeyen patronlar daha dün ortaya çıkmadılar. Bu patronlara da aşinayız. İsimleri değişir ancak süslü kelimeleri hep aynı. ‘Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir’ en sık duyduğumuz cümlelerdendir mesela. Nedense o hukuk devleti işçilere geldiği zaman bir türlü işlemez.    
 
Ahmet Şentürk açıklamasında “Biz sabırlı adamlarız. Bizim madenimiz 30 milyon yıl bekledi. Biz 30 yıldır bekliyoruz orayı açmak için. 3-5 ay daha bekleriz, sorun değil” diyor. Bu ‘olaylar nasılsa kendiliğinden yatışacak, varsın orda eylem yapsınlar şimdi. Biz yine istediğimizi yapacağız’ demek aslında. Bir de sanki insanların demokratik haklarına çok saygı duyar gibi eklemeler de yapıyor. “Herkes her şeyi yapma hakkına sahiptir. Herkesin gösteri hakkına saygım var” diyor. O madenleri protesto edenler normalde maden patronundan izin mi alıyor? Hayır. Bağlantılarını kullanıp kolluk güçlerini protestolara müdahale ettirmediği için kendisini demokrat görmemizi istiyor. O madenlere karşı protestolar, nöbetler sürecek. Biz de ilerleyen zamanlarda bu gösteri hakkına ne kadar saygı duyulduğunu göreceğiz.