Sağlık emekçileri özellikle pandeminin başından beri çalışma koşullarıyla gündeme geliyor. Bulaşıcı hastalıkla burun buruna çalışmak zorunda kalmaları, evlerinden uzakta kalmaları gibi durumlarla sık sık konuşuldular. Pandeminin başlangıcında Cumhurbaşkanının da katılımıyla sağlık çalışanları evlerden alkışlandı. Şimdi ise aynı kişi doktorlar için “giderlerse gitsinler” diyor.
Sağlık emekçileri bir süredir eylemler ve belli günlerde grev yapıyor. Özellikle pandemi sürecinde yıpranmaları, koronavirüse yakalanarak ölen sağlık emekçileri ve artan şiddet vakalarıyla seslerini daha çok duyurmaya başladılar. Gördük ki pandeminin başlarındaki alkışlar alkışla kaldı, hakları verilmedi. Fazla yorgun düşen doktorların ve devlet hastanelerindeki kısa süreli muayene sürelerinin faturası emekçilere kesilerek şiddet vakaları arttı. Bu durumlar da sağlık alanındaki politikaların yetersizliğini gösterdi.
Sağlık alanındaki yetersiz politikaların sonucunda doktorların bir kısmı yurtdışına göç etti veya göç etmeyi planlıyor. Kalanların bir kısmı da devlet hastanelerinde çalışmak istemiyor, kontenjanlar boş kalıyor. Hekimler en azından daha fazla ücret almak için özel hastaneleri tercih edebiliyor. İşte bu duruma Cumhurbaşkanı Erdoğan “giderlerse gitsinler. Biz de yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz” dedi, devlet hastanelerinin kötü koşullarından kendileri sorumlu değilmiş gibi… Sağlık hizmetlerinin tamamen devlet tarafından karşılanması gerekirken kötü şartlar hastaları da doktorları da özel sektöre teşvik ediyor. Bunun sorumluluğunu ise kabul etmiyorlar. Hastane binaları için ayrılan bütçe hastane araç gereçleri için ayrılmıyor. Bu kötü şartlar sonucu sağlıkta şiddet de artıyor; kısa muayene sürelerinden, bir türlü alınamayan randevulardan, gerekli tedavinin yapılamamasından hastane çalışanları sorumlu tutuluyor.
Erdoğan’ın bu açıklamasıyla da ne toplum sağlığının umursandığını ne de sorumluluk kabul ettiklerini görüyoruz. Bulduğu çözüm ise yetersiz. Bahsedilen yeni hekimler uzman hekimlerin yerini dolduramaz. Erdoğan bunu eğitim sistemine güvendiği için mi söylüyor? Hayır. Hatta en çok tıp öğrencileri yurtdışına çıkmayı düşünüyor. Artık yalnızca kendi geleceğini kurtarma derdinde olanlar da kendilerini iyi okullarda iyi bölümler okuyarak kurtaramayacağını biliyor. Yurtdışına çıkmaya imkanı olmayan öğrencilerin ve asistanların koşulları ise o kadar kötü ki, biraz daha iyi koşullarla onları devlet hastanelerinde gerçekten çalıştırabilirler. Ama Erdoğan’ın uzman hekimler yerine asistanları koyma planı işe yarayacak bir plan değil, ancak bir süre boş kalan kısma yama görevi görebilir.
Tüm bunlarla birlikte yalnızca doktorların değil, her meslek grubunun bitmek bilmeyen sorunları var. Ekonomik krizle bu sorunların artacağı da aşikar. Ancak kimse artık susup oturmuyor, çünkü herkes AKP’nin gideceğini görüyor. Direnen işçiler gibi grev yapan doktorlar da çalışma koşullarının iyileştirilmesini ve hakları olan zammı istiyor; eğitim sisteminin iyileştirilmesini istiyor. Her meslek grubunda yükselen sesler birbirlerinden çok da farklı değil. İşçilere haklarını vermeyenler gün geliyor orta sınıftan oluşan diğer meslek gruplarına da aynı koşulları reva görüyor.
Erdoğan’ın açıklamalarından görüyoruz ki şimdilik sağlık emekçilerinin çalışma koşullarında iyi gelişmeler olmayacak. Ancak emekçiler susup oturmayacak. Erdoğan’ın açıklamasından sonra da “gidecek olan hekimler değil” dediler. Çünkü herkes görüyor ki AKP iktidarı gidici. Yıllarca sağlık sistemini düzeltmekle, hastaneleriyle ve ekonomiyle övünen AKP’nin de tüm sözleri boşa düştü. Sermaye iktidarlarının kurduğu her sistem yıkılmaya mahkum. Hekimler değil, AKP gidecek.