Halil Falyalı’nın Kuzey Kıbrıs’ta otomatik silahlarla öldürülmesi Sedat Peker’in ifşalarını tekrar hatırlattı. Peker adını anana kadar Falyalı Kuzey Kıbrıs’ta tanınan ancak Türkiye’de pek ismi duyulmamış biriydi. Şimdi ise illegal bahisten kara para aklamaya, uyuşturucu ticaretine kadar birçok organize suç faaliyetinin başında olduğu konuşuldu.
Neden Kuzey Kıbrıs?
Elbette Falyalı’nın otomatik silahlarla öldürülmesi yalnızca Kuzey Kıbrıs çapında bir suç faaliyetiyle ile ilgili değil. Falyalı’nın, en önemli sonucu Peker’in ifşaları olan ve hala daha süren iktidar içi grupların çatışmasının bir sonucu olarak öldürülmüş olması çok yüksek bir ihtimal. Kuzey Kıbrıs’ın ve dolayısıyla da Falyalı’nın, siyasi iktidara mensup kişilerin de içinde bulunduğu organize suç faaliyetinin finansal yönden merkezinde olduğu yazılıp çiziliyor. Kumarhaneler ve bahis siteleri eliyle çok büyük miktarlarda kara paranın aklandığı belirtiliyor. Ayrıca önemli konumlara sahip birçok kişinin tehdit unsuru olabilecek kasetlerinin varlığı da tahmin ediliyor. Ancak meselenin buraya kadarı yalnızca olağan bir organize suç hikayesi.
Bunun ötesinde Kuzey Kıbrıs siyasetinin bile yine bu ilişkilere göre düzenlendiği ortada. Falyalı’nın iktidardaki Ulusal Birlik Partisi’nin finansörü gibi bir konumda olduğu Kıbrıs’taki gazeteciler tarafından biliniyor. Cenazesinde başbakanın bile bulunması böyle anlaşılabilir. Peki UBP’nin arkasında sadece Falyalı mı var? Hayır. UBP, AKP’nin de desteklediği parti. Buna 2020’deki cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden Mustafa Akıncı devlet tarafından açıkça tehdit edildiğini bile açıklamıştı.
Yalnızca bu küçük ayrıntılar bile Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’deki hükümetler tarafından nasıl bir konumda tutulduğunu anlatıyor. Organize suçtan kazanılan para siyasete akıtılıyor, seçim kazandırtıyor. Sonra bu seçilenler gün yüzüne çıkmış suçları bile hasıraltı edip koruma hizmeti veriyor. Mafya, gerekirse muhalifleri susturmak için kullanılıyor. Bir figür olarak Falyalı’nın varlığı bile karanlık ilişkilerden beslenen bir devlet işleyişinin ne kadar olağan olduğunu gösteriyor.
İktidar Mafya Hala Elele
Tüm bu tablo uzun süredir karanlıkta bile değil. Kuzey Kıbrıs ve Türkiye kamuoyu bu iddiların hepsini sosyal medyadan bile takip edebiliyor. Ancak bu ilişkileri açığa çıkarma ve engelleme sorumluluğu olanlar kıllarını bile kıpırdatmıyor, kıpırdatamıyor. Çünkü bu mafyatik ilişkilerin tam ortasında oturuyorlar. Hatırlayalım, bir ayda 10 bin dolar alan siyasetçi meselesi vardı. Sessiz sedasız kapatıldı. Hadi bu güncel bir mesele AKP’ye zarar verir diye kapatıldı. 26 sene önce yaşanmış, açıkça anlatılan Kutlu Adalı cinayetinin üstü bile hala niye örtülür? Ucu Adalı’yı öldüren uzilerden başlayan zincir Soylu’yu, Ağar’a, Korkut Eken’e, Peker’e ve daha nicesine hala daha bağlıyor da ondan örtülür.
Yani Kuzey Kıbrıs’ı da içine alan karanlık ilişkiler yalnızca AKP’nin işi değil. 70’lerden beri yürütülen, tüm toplumun bildiği ancak hala daha üzerine gidilemeyen ‘derin’ bir faaliyetin ürünü.
Çatışma Devam Edecek
Bugün de bu karanlık anlaşmalar bozuluyor gibi gözüküyor. Bunun ilk işareti geçen yıl başlayan Peker’in video serisiydi. Temmuz ayındaki Yüksek Askeri Şura sonrası çatışmaların dışarıya yansıyan sonuçları azaldı. Ancak iktidar içi grupların çatışmalarını tetikleyen sorunlar elbette ortadan kaybolmadı. Aksine toplumsal ve ekonomik krizler iktidarı köşeye sıkıştırdıkça en üstünden en altına kadar tüm yapı sallanmaya başladı. Falyalı’nın öldürülmesi sonrası üstlendiği işlev kime devredilecek bilemeyiz. Ancak bu yapı sallanmaya devam edecek. Bu sallantı sürdükçe de karanlıkta kalmaları zorlaşacak, sonuçları herkesin görebileceği şekilde dışarıya da yansıyacak.