ABD liderliğindeki Batı emperyalizminin ve Rusya’nın Ukrayna üzerindeki çekişmeleri son birkaç aydır kızışıyor. ABD basını Rusya’nın Ukrayna’yı işgal için hazırlandığını propaganda ediyor. Rusya sınıra binlerce asker konuşlandırıyor, NATO askeri önlemlerle Rusya’nın gözünü korkutmaya çalışıyor. Aynı anda bir diğer koldan da diplomatik görüşmeler sürüyor.
Ancak sorunlar birkaç aylık değil, onlarca yıldır var olan gerilimler. Rusya tarihsel olarak kendinin bir parçası gördüğü dibindeki Ukrayna’nın Batı emperyalizminin etkisi altına girmesini istemiyor. ABD ise Rusya’yı sıkıştırmak için Ukrayna’yı fırsat olarak görüyor.
2014’te Rusya yanlısı hükümetin Batı destekli bir ayaklanma ile devrilmesine Rusya’nın verdiği karşılık Kırım’ı ilhak etmek ve ülkenin doğusunda özerk bölgelerin kurulmasını desteklemek oldu. Ukrayna’daki çatışmalı süreç o zamandan beri bazen artarak, bazen azalarak sürüyor. Gerilimin son perdesinde ise Ukrayna’nın NATO ile artan ilişkileri ve üyelik yolunda ilerlemesi var.Rusya NATO’nun genişleyerek Ukrayna’yı da etkisi altına almasına karşı olduğunu, böyle bir genişlemenin olmayacağının garantisinin verilmesini istiyor.
Meseleyi karıştıran bir başka yön de enerji alanında Rusya’ya bağımlı olan Almanya. Tam da Kuzey Akım 2 hattının devreye gireceği bu dönemde Almanya herhangi bir çatışma süreci çıkmasını istemiyor.
Sorunun temelde yatan sebebi ise ABD’nin dünya üzerinde gerileyen hegemonyası. Biden Trump’ın dengesiz politikalarını hafızalardan sileceğini ve ABD’nin dünya liderliğini, yani hegemonyasını tekrar kazanacağını söyleyerek seçimi kazandı. Ancak koşullar bunun o kadar kolay olmadığını gösteriyor. Afganistan’dan çekilme Biden’ın istediği görüntünün tam tersini verdi. Çin ile orta ve uzun vadede nasıl başa çıkabileceği belli değil. Rusya ise bazen savunmada, bazen de saldırıda dişli bir aktör olduğunu gösteriyor. Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri ABD’nin liderliğini koşulsuz kabul etmiyor, hamlelerine tereddütlü yaklaşıyor. Türkiye bile Ukrayna’ya sattığı SİHA’lar ile bu gerilimden bir çıkar elde etmenin yolunu arıyor.
Tüm bu ülkeler kendi sermaye sınıflarının çıkarlarına göre konumlanır. Sermaye sınıfı serbest pazarlara ulaşmak, doğal kaynakları denetimsizce yağmalamak, gümrük vergilerinden kurtulmak ve dünyanın her yerindeki halkları sömürebilmek ister. Ancak her birinin karşısına kendisi gibi başka bir ulusun burjuvazisi çıkıyor. Bunların kalıcı bir anlaşmaya varmaları ve kendi karlarına sınır çizebilmeleri rekabetçi düzende mümkün değil. Durdukları yerde bile kar oranları düşüyor. O nedenle sürekli yeni hamlelerle genişlemeye çalışıyorlar. Bu nedenle de bu koşullarda dünya haritasında savaş ve çatışma olasılıklarını her an günceldir. Ukrayna bu ihtimalin açıkça görüldüğü ülkelerden yalnızca biri.
Kapitalizm ve emperyalizm sürdükçe savaşların sonu gelmeyecek. Ukrayna’nın birkaç yıllık tarihi bile bunun örneği.