Kazakistan’da evlerde kullanılan yakıt fiyatlarına yapılan zamlar büyük bir eylem dalgasını başlattı. Binler meydanları doldurdu ve ülkedeki yönetimi protesto etti. Onlarca yıl ülkeyi yönetmiş Nazarbayev’in iki yıl önce kendi koltuğuna oturttuğu devlet başkanı Tokayev hükümetin istifasını kabul etmek zorunda kaldı. Eylemler ise hala sürüyor.
Kazakistan otoriter bir yönetim altında ülkede var olan doğal kaynakların ekonomiye katkısı ile ayakta durabilen bir ülke. Nazarbayev, 1991’de bağımsızlığın ilan edilişinden bu yana ülkeyi resmi olarak yönetmiş, iki yıldır da halefi eliyle yönetimi elinde tutan biri. Bu otoriterlikle ülkedeki doğalgaz ve petrol rezervleri birleşince ortaya büyük bir ekonomik eşitsizlik ve küçük bir zengin grubun çıkarları için her şeyi yapabilecek bir iktidar çıkıyor. Doğal kaynakların asıl sahibi olan halkın payına ise ancak zamlar düşüyor. Halk da haklı olarak “Çalışarak topraktan çıkardığımız doğal kaynakları ucuza almak bize hak değil mi?” diye soruyor.
Ülkede hükümet istifa etti ancak mevcut yönetim şekliyle Tokayev’in başkanlığı, yani Nazarbayev’in iktidarı hala yerinde. Tokayev bir yandan halkın tepkisini azaltmak için ekonomik önlemler alıyor, bir yandanda sıkıyönetim ilanları ve suçlamalarla protestoları bitirmeye çalışıyor. Protesto dalgasının nereye varacağı şu ana kadar belirsiz.
Kazakistan’daki eylemleri dünyadaki bu tür eylemlerin başka bir örneği olarak görebiliriz. Çok farklı coğrafyalarda, birbirine benzemez koşullarda olsalar da serbest piyasa işleyişinin yıkıcı sonuçları halkların geniş çaplı protestolarını tetikliyor. Geniş çaplı protestolar elbette düzenin işleyişini sarsıyor ancak temelli çözümleri sağlayamıyor. Hükümetler düşüyor ancak düzen yerinde kalıyor. Bazen düşen hükümetlerin yerini daha kötüleri alıyor, bazen de sorunları bir takım reformlardan ibaret görenler iktidara geçiyor. Geniş kitlelerin kendiliğinden halinin ve örgütsüzlüğünün sınırları aşılamıyor. Şu ana kadar Kazakistan’daki protestolar da bu seyre göre ilerledi.
Bulunduğu ülkede ayaklanma, hükümetleri devirme gücünde olan emekçi halk, bunun ötesine de geçebilir. Nasıl yönetileceğine dair kararların kendi elinde olduğunu öne sürebilir. Bu yönde ilerlemeyen hareketler için maalesef bu “büyük işe kalkışmalar” sonunda bir yenilgi kuşağını da yaratabiliyor, bunu bilelim. Her ayaklanma iyidir deyip geçmemeliyiz. Tüm bu deneyimler emekçi halkın yönetime yalnız itiraz etmekle kalmadığı, ona aday olduğu günleri de getirecek. Dünyanın her yerinde iflas ettiğini ilan eden kapitalist düzen işte o zaman yeryüzünden silinecek.