Dün bir tarikat yurdunda yaşanan cinayetle kaçak yurtlar birkez daha gündeme geldi. Antalya’nın Kepez ilçesinde bulunan, Antalya İlim ve Kültür Derneği'nde bir aşçı, bir bilgisayar mühendisliği öğrencisini öldürdü. Bu olay çok trajik olmasına karşın kaçark yurtlarda yaşanan felaketlerden sadece birisi. Aladağ’da yine bir yurtta çıkan yangında 12 kişinin ölmesi, Maraş’ta kaçak bir yurtta kalan 4 öğrencinin cinsel istismara maruz kalması vb. felaketleri hatırlıyoruz. Liste o kadar uzun ki bunları saymakla yorulmaktan başka bir şey elde edemeyiz.
Devlet yurtlarının yetersizliği ve hayat pahalılığı yüzünden üniversiteye giden öğrenciler, tarikat yurtlarında kalmaya zorlanıyor. Özel yurtların aşırı pahalılığından ötürü üniversite öğrencilerinin bu yurtlardan başka seçenekleri de yok. Bu yurtlarda kalmak zorunda kalan üniversite öğrencilerin başlarına gelenleri sadece haberlerde öğrenebiliyoruz, öğrencilerin arka planda maruz kaldığı baskı ve tehditlerin birçoğundan haberimiz bile yok.
Çünkü bu yurtların hiçbiri denetim altında değil. Deprem ve yangın ruhsatları bile bulunmayan bu yurtlar istedikleri gibi hareket edebilmekte. Önlerinde hiçbir engel yok. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor, AKP iktidarı bu olaylar karşısındaki konumu ne?
AKP’nin yeri tam da bu yurtların bir adım arkası. İlim Yayma Cemiyeti’nin, Ensar Vakfı’nın ve daha nice farklı tarikatın onlarca yurdu bulunuyor. Devletten, öğrenci başına barınma ve beslenme yardımı alan bu yurtlara akıl almaz derecede bir para akışı var. Sayıları 200’ü geçen bu yurtların, yalnızca 9 aylık bir eğitim döneminde devletten alacakları para 174 milyon lira. AKP kamu kaynaklarını bu şekilde tarikatlara aktarıyor. Son yaşanan cinayette ise gördüğümüz gerçek ise Bakan Çavuşoğlu’nun zamanında bizzat tarikatın bir açılışına katılmış olduğu.
Çözüm ise net. Ücretsiz barınma tüm öğrencilerin hakkı. Kamu kaynaklarıyla, kamunun denetiminde açılacak yeterli ve nitelikli yurtlarla öğrencileri bu tür yurtların pençelerinden kurtarmak mümkün.