Ekim Devrimi 104 yaşında. Bolşeviklerin yıllarca süren kararlı mücadelesi, Ekim Devrimi ile büyük bir zafere ulaşıp proleteryayı iktidara yerleştirmişti.
Ekim Devrimi ile sonuçlanan mücadele yılları, özellikle 1917 yılında Şubat Devrimi ile başlayan ve 7 Kasım’da Bolşeviklerin iktidarı almasıyla sonuçlanan süreç, her sosyalist için büyük dersler ve deneyimler içerir. Bunları öğrenmek ve anlamak tüm yoldaşlar için bir zorunluluktur. Ancak bunların hepsini ele almak bu yazının kapsamının ötesinde kalır. Yine de bazı noktaları vurgulamayı önemli görüyoruz.
Ekim Devrimi’ne giden yol, ister yıllara uzanan şekilde, ister yalnızca 1917 ile sınırlı kalınarak ele alınsın; çizgisel olmayan bir değişim ve hareket sürecidir. Zamanın Avrupa’sının en gerici ülkesi olarak anılan, ‘kralların kutsal hakkı’ ile yönetilen Rusya 1905’de 1917’ye kadar olan süreçte toplumsal, siyasal ve ekonomik olarak büyük değişimlerden geçmiştir. Temel olarak köylü üretimine dayanan ülke, bağrından devrim yapacak kadar gelişkin bir işçi sınıfı çıkarmıştır. Hayatlarının büyük bölümü Çar’ın yasaklarıyla boğuşarak geçmiş olan sosyalistler, mücadelelerinin sonucunda Çarlığı yıkmayı ve sonrasında da burjuvaziyi iktidardan kovan bir devrimi başarabilmişlerdir.
Onlara kimse “Rusya’nın yüzde şu kadarı zaten sağcıdır, gericidir” dememiş midir? Onlara kimse “İşçi sınıfı zaten örgütsüz” dememiş midir? Onlara kimse “Rusya’da işçi sınıfı değil köylülük esastır” dememiş midir? Demişlerdir. Buna benzer sözler 104 yıl sonra da hala kullanımda. Ancak Bolşevikler tüm bu dayanaksız sözlere rağmen modern bir işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesini sağlamıştır. Devrimin kanıtladığı ilk nokta bunun mümkünlüğüdür.
İkinci olarak 1917 yılının gelişmeleri, devrime giden yolun dolambaçlar, yokuşlar ve dik yamaçlarla dolu olduğunu gösterir. Bolşevikler gibi Lenin’in önderliğini kabul edip o zamana kadar demir disiplini öne çıkarmış bir örgütün bile karşılarına çıkan politik sorunlara hazır cevapları yoktur. Siyasal gerçekliğin kendisi sürekli hareket içindedir, o gerçekliğin içinde ilerleme iddiasında olan herkes de aynı harekete ayak uydurmak zorundadır. Sınıfların güç dengeleri, farklı örgütlerin, tarafların konumları, dışarıda devam eden savaş vb. birçok parametre vardır ve hepsi hesaba katılmalıdır. Hazır cevaplar önceden bulunamaz ancak cevapların bulunma yöntemi keskinleştirilebilir.
Bolşevikler 1917’nin başında sosyalist örgütler arasındaki en etkili ve kalabalık örgüt değildir. Sovyetler’de bir çoğunlukları yoktur. Ancak doğru zamanda, doğru hamleyi öne sürmüş olmaları ve kendi değerlendirmelerinin arkasında durabilme iradeleri onları iktidarı almaya götürmüştür.
Son olarak da tüm iradeye ve keskin yönteme rağmen kimse devrimin başarısını garanti edemez. Bir devrim konjönktüre, nesnelliğe, gerçekliğin koşullarına da bağlıdır. Devrimci örgüt ancak onun perspektifini belirleyendir. En küçük bir sapma bile tüm uğraşları boşa çıkarabilir. Tersine en küçük bir tesadüf de yıllarca aşılamamış büyük engelleri aştırabilir. İşte bu nedenle devrimci bir örgüt her an bir deneyin içindedir. Bu deneyin istenmeyen sonuçları olabilir ancak bir sonraki kuşak bu deneyin derslerini kuşanmış olacaktır. Bu nedenle başarısız deneyler bile önemlidir.
Ekim Devrimi daha birçok yönüyle sosyalistlerin önünde koca imkanları ve deneyimleri ortaya çıkardı. Kendinden önceki Paris Komünü gibi, yalnızca var edilebilmiş olması bile birçok tartışmayı kapattı. Ekim Devrimi, elbette bizim yolumuzu da aydınlatan en önemli ışık.