İşçi Sınıfının Siyaseti İçin Bir Adım Daha

Dün İstanbul’dan bir İşçi-Emekçi Mitingi geçti. Mitingde direnen, kendi sendikasını kendisi yürüten, kendi mücadelelerini elleriyle ve bilinçleriyle sürdüren işçiler vardı. Hepsi yürüdü, hepsi halaylar çekti, hepsi eğlendi.

Bunları yazarken, okurken ne kadar kolay değil mi? Bu sözleri bu kadar kolay kurabilmek için haftalar boyu yoldaşça bir çaba sarf edildi. Bizimle birlikte mitingi örgütleyen her kurum için geçerli bu, kimse elinden geleni ardına koymadı. Herkesin rengi, bayrağı, siyaseti farklı olsa da el birliğiyle işçinin, emekçinin sözünü taşımaya gücümüz yetti.

Çoğulculuk kazandı, bürokrasi kaybetti.
Bundan sonra da işçi sınıfı siyasetini belirleyen kavram bu olacak. Çoğulculuk.

Günümüzde devrimcilik adına, sosyalizm adına söz söyleyen pek çok çevrenin aksine, biz bu ifadeden hiç korkmuyoruz.

Neden? Çünkü hayatın tüm karmaşasını alanlara getiren, düşüncelerini tüm samimiyetleriyle açık açık söyleyen emekçilerden korkmuyoruz. Niyetimiz hiçbir zaman onlara nasıl yaşanması gerektiğini öğretmek olmadı çünkü. Zira biliyoruz ki, nasıl bir yaşamı kurabileceğimizi ancak işçilerle, emekçilerle birlikte yürüdüğümüz yolda düşünebileceğiz. Hayal edebileceğiz. Var edebileceğiz.

Neden? Çünkü farklı renkli bayraklardan, bizimkilerden farklı sloganlardan, dünyayı bizden farklı yorumlayanlarla yoldaşlık etmekten korkmuyoruz. Derdimiz asla başkalarını eninde sonunda kendimize benzetmek olmadı. Zira biliyoruz ki, yalnızca kendine güvenmeyen insan toplulukları, kendisinden farklı topluluklarla ilişki kurmaktan korkar; medeniyet “öteki”yle başlar.  

Neden? Çünkü bizim siyasal yaşamımız her zaman tartışmalarla, fikir ayrılıklarıyla, bu ayrılıkları çözmeye çalışmakla geçti ve geçiyor. Geçecek de… Zaten yoldaşlar, örgütlü siyaset bunun dışında nedir bileniniz var mı? Her tür siyasal tartışmayı olumlu bulduk ve ne öğrendiysek bu tartışmalardan öğrendik. Bulunduğumuz her yerde eşit söz hakkını savunduk, eşit söz hakkının olduğu mecralar yarattık. Yaratmaya da devam edeceğiz.

O gün kortejimizde, tezlerimizin canlı kanıtını gördük işte. Farklı kollardan işçiler, yurttaşlar vardı. Diğer illerden otobüslerle mitinge gelen yoldaşlarımız vardı. Gençler ve kadınlar vardı. Dövizleri yağmurdan solsa da gururla taşıyan insanlar vardı. Biçimlendirilmiş bir kalabalık değil, iradesini beyan eden bir kitle vardı.

Demek ki işçiler örgütlenmekten korkmuyormuş. Demek işçiler kendi örgütlerini kendileri yürütebiliyor, kendi mitinglerinde fikirlerini söylemekten de korkmuyormuş. Miting bize bunu öğretti. Artık tasdiklediğimiz bu bilgiye, bu teze göre konuşacağız ve hareket edeceğiz.

Herkesin eline, emeğine sağlık.