TÜSİAD’ın açıkladığı Geleceği İnşa raporu, sermaye grubunun AKP iktidarı süresince yaptığı en kapsamlı eleştirileri içeriyor. Daha iki yıl önce Berat Albayrak’ın ekonomi programlarını bile alkışlayabilen patron grubu, bugünkü rapor ile iktidarın ekonomi ve siyasetteki gidişine karşı çıktığını ilan etti.
Ülkenin içinden geçtiği krizler, siyasetin tüm odaklarını kendi çözümlerini açıklamaya ve taraf seçmeye itiyor. TÜSİAD elbette bu odaklardan biri. Sorunlar birikiyor, iktidar çözüm bulamıyor, hatta ‘Sorun yok’ demeyi seçiyor. Ancak bu durum yalnızca siyasi iktidarın değişikliği olasılığını güçlendiriyor. TÜSİAD da bu olasılığı görüp kendi programını ortaya sürüyor ve destek arıyor. Elbette AKP’yi eleştiren bu politikalar muhalefete sunuluyor.
Raporda hukukun üstünlüğünden teknoloji ve bilimin önemine, ekonomide istikrarlı bir büyümeden, çevrenin korunmasına ve Batı ile geliştirilecek ilişkilere kadar her konu var.
Ülkedeki büyük sermayeyi temsil eden TÜSİAD’ın raporunun üzerini maalesef bir çırpıda çizemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki solda yer alan birçok odağın ülkenin sorunlarına yönelik cevapları bu rapordaki önerilerin ötesine geçmiyor. Ekonomik kriz demokrasi sorununa bağlanıyor, emekçilerin siyaseti ‘adil dağıtım’ kavramı ile sınırlanıyor. Düzeni asıl değiştirecek güce sahip işçilerin meseleleri listenin arka sıralarına atılıyor. Demokrasi meseleleri, laiklik meseleleri hep en öncelikli konular olarak görülüyor.
Rapor bize bu gündemlerin TÜSİAD tarafından da kolayca sahiplenildiğini, hatta olası bir iktidar değişikliğinde uygulanacak program olarak sunulabildiğini gösteriyor. Peki sosyalistler patronların programından, patronların siyasetinden nerede ayrışacak? Ülkenin en önemli sorunları demokrasi ise, laiklik ise TÜSİAD’dan farklı ne söylenecek? Yalnızca ‘Onlar patronlardır, biz ise değiliz’ demek bir çözüm değil. Tek çözüm işçi sınıfının politik programını öne sürmek ve bu doğrultuda örgütlenmek.
Ancak AKP’nin karşısında olmakla damgalanmış bu raporun tümüne hakim olan bir eksiklik, daha doğrusu gözlerden kaçırılmaya çalışılan bir gerçek var. O da işçi ve emekçilerin gerçeği. Ekonomik kriz sürüp derinleştikçe, AKP’nin balon ve beton ekonomisi çöktükçe halkın iktidara verdiği destek azalıyor. Bu destek azaldıkça AKP debeleniyor, debelendikçe daha çok batıyor. Son çare olarak yandaş sermayeyi ayakta tutmaya çalıyor. TÜSİAD ise mevcut iktidar politikalarının yandaş sermayeye akmasıyla sorun yaşıyor. Elbette sermayenin iktidarının devamlılığını hesaplayan bu programlarda kimse işçi ve emekçilerden, en küçüğünden hukuki alandaki haklarından bile bahsedemiyor.
İşte asıl mesele budur. AKP’nin çözemediği, hiçbir patron grubunun, düzen muhalefetinin çözemeyeceği sorun burada. Aşamayacakları çelişki burada. Ekonomik kriz AKP iktidarını eriten meseledir. Kapitalizm bu krizleri yaratmayı sürdürür, kapitalizmin kendisi kriz demektir. Bu nedenle de işçi ve emekçilerin sahneye çıkabileceği mesele budur. Odağımızın en ortasına, gündemlerimizin en üstüne bu meseleyi almamızın sebebi budur.