Buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, ormanlar yok oluyor. İklim krizi nedeniyle dünya artık çığlık atıyor. Yılın çeşitli günlerinde iklim grevleri ile bu konu dünya çapında gündeme getirilmeye çalışılıyor. Maalesef konu kampanyalarla kurtarılamayacak kadar bütünlüklü bir sorun. Çevre sevmekle, duyarlılıkla, tedbirle, temkinle çözülmez. Başlı başına kesintisiz antikapitalist mücadeleyi gerektiriyor.
İklim kendi kendisine değişmiyor. İklim insanlar musluklarından çok su akıttıkları için değişmiyor. İklim 8 milyar insanın aynı anda onu yok etmeye karar vermesi nedeniyle de değişmiyor. Dünya düzene bugün egemen olan sistem nedeniyle değişiyor. Kapitalizm dünyayı tüketiyor.
Mevcut üretim ve mülkiyet ilişkileri nedeniyle, dünya çapında tüm işçilerin ürettiği, yalnız bir kısım servet sahibinin elinde biriktiriyor. Dünyanın tüm işçilerinin üretimi, devasa boyutlarda artı değer, yalnız bir avuç servet sahibinin elinde. İşte dünyanın kaderini belirleyen kararları o bir avuç veriyor. Onları seçmiyoruz, onlar neye karar veriyor bilmiyoruz, denetlenmeleri diye bir dünya dahi yok. İşte bu 100- 150 insan dünyanın başına felaketler açan tüm kararları alabiliyor.
Sorun insanların musluk kullanma düzeylerinde değil. Sonunda susuz kalmakla tehdit edilen insanlık, istese bile o bir avuç kapitalistin verdiği zararı dünyaya veremez. Dev sanayilere, zehirli gazlar salan devasa araçlara, doğanın özel mülkiyet olarak satışına sahip olanlar işçi sınıfı değil. Kapitalistler kar için hepsini satar. Ne orman tanır, ne ırmak tanır, ne de iklim. Onlar için tek mesele artı değerin birikimidir: “Benden sonra tufan”
Suyu tasarruflu kullanın diye tehdit edilen bütün bir insanlık; o bir avuç kapitalistin dünyaya verdiği zararı, hiç su kullanmasa bile durduramaz. Tek çözüm dünyaya egemen olan bu üretim ve mülkiyet ilişkisinin değişimidir. Kapitalizme karşı olmadan iklim krizi durdurulamaz.
“Çevreci" şirketlere, ortada kol gezen STK'lara da aldanmayalım. Her biri kapitalizmin ürünüdür. Onlar sorunu kapitalizmin kendinde aramazlar. Kapitalizmin “kötü görünen” yönlerini düzeltmeye çalışırlar. Sanki insanlık bu sorunu tek tek bireyler olarak çıkartıyormuş gibi konuşmaya bayılırlar. Sanki insanları yöneten ve yönlendiren bir sosyoekonomik düzen yokmuş gibi… Hatta bu kadar insan olmasa, sorun olmazdı diyecek kadar yüzsüzlerdir. Birkaç fabrikanın çevreci projelere reklam niyetine para akıtmasıyla iklimi bile “düzeltmeyi” planlarlar. Dünyayı sahibi gibi satanların, özel mülkiyet düzeniyle ilgilenmezler.
Dünya artık bu üretim ve mülkiyet ilişkilerinin yarattığı tahribatı kaldırmıyor. Dünyayı ve iklimi kurtarmak için tek çözüm antikapitalizm, bu düzenin karanlığına son vermek için tek çözüm emek verenlerin yönetimi.