Örgütlü ve Hedefli Gezi Direnişi İçin

Gezi Direnişi’nin yıldönümündeyiz. Üzerine çok şey yazıldı söylendi. Bugün yıldönümü vesilesiyle bir kez daha kısaca değerlendirelim.
 
Gezi Direnişi’ni Paris Komünü ile karşılaştırmak doğru bir yaklaşım. 1871 Paris Komünü bilimsel sosyalizmin fikri önderleri Marks ve Engels tarafından gözlemlenebilmiş, dersler çıkarılmış. Devamında Lenin de güncel devrimci mücadeleyi Komün’den çıkardıkları derslere göre yönlendirebilmiş.
 
Elbette Komün işçi sınıfının o güne kadarki en parlak zaferi ve deneyimi niteliği taşıyordu. Avrupa’da dolaşan hayalet Komün’le cisme bürünmüş, işçi sınıfının kızıl bayrağını Paris sokaklarında dalgalandırmayı başarmıştı. Ancak birçok eksikliğin gözlemlenebilmesi için o güne kadarki en zengin devrimci deneyi de oluşturuyordu.
 
Toplumsal mücadeleleri ortaya koyduğu başarılarla ve elde ettiğimiz derslerle iç içe değerlendirmek, bize fikri öncülerimizin değerli miraslarından biridir. Bu yöntem o gün o mücadelenin içinde yer alanlardan, emek verenlerden bağımsız objektif değerlendirmeler yapmamıza imkan sağlar. Böylece olayların sıcaklığıyla düşündüklerimiz yerini soğukkanlı değerlendirmelere bırakabilir. Bu da devrimci siyasetin olgunlaşmasına olanak sağlar.
Bu anlamda Gezi ne sadece bir başlangıç ne de yüceleştirilecek nihai bir gündür. Devrimci siyaset için önemli bir derstir.
 
En önemli ders; bir programa, bir örgütlülüğe sahip olmayan toplumsal hareketler yenilgiden kurtulamaz. Yenilmekten ne çıkar demeyin. Evet yenilgiler öğreticidir ama yıldırıcıdır da. Bugün bazen sesini daha çok duyduğumuz bezgin konuşmaların kaynağı Gezi’de yaşanan yenilgidir. Mücadele her zaman kabarmaz. O yüzden kabaracağı zamanlara iyi hazırlanmak gerekir.
 
O gün adı sanı çok duyulan, belirli gün ve haftalarda kalabalık gözüken, sosyalizmden çok laikliği o zaman da öne çıkaran eğilimlerin ne kadar kof olduklarını o zaman da gördük. Durgun denizlerin fatihleriydiler. Dalgalı okyanus günlerinde yelken bile açamadılar. Yani özetle her partiyim diyene telefonlarınızı açmayın, dolandırıcı olabilirler. Gezi’de bunu yaşadık ve gördük.
 
Gezi hiç mi örgütlenmek istemedi? Aslında istedi. Hareket kendisini Park Forumları üzerinde örgütlü hale getirmeye çalıştı. Her akşam başta Beşiktaş Abbasağa ve Kadıköy Yoğurtçu parkları olmak üzere onlarca il ve ilçede park forumları toplanmaya başladı. Bugün okuyacağınız birçok şanlı Gezi anlatımında bu bölüm hiç yer almayacak. Okurlarımız sakın şaşırmasın. Yer almayacak çünkü o günlerde solun çoğunluğu ya park forumlarına hiç katılmadı ya da katılıp forumların siyasal inisiyatif almasına karşı çıktı.
 
Park forumları yüzlerce insanın bir araya geldiği meclislerdi. Aralarında koordinasyon kurup yaklaşan yerel seçimlere girmesi, o günkü yerel seçimlere katılan siyasal partiler ve onların kuyrukçuları tarafından engellendi. SSCB’nin sadece yanlış politikalarının devamcısı olan ama sovyet fikrini hiç anlamayan eğilimler forumları kendi partilerinin alternatifi olarak gördüler. Bir kısım yerelci ise forumların mahallenin elektrik lambaları, esnafın dertleri gibi yerel sorunlara odaklanması yönünde tavır aldılar.
 
Tüm bunlara karşı o günlerde başından sonuna kadar park forumlarını savunduk. Ülkenin geleceğiyle ilgili kararlar alabilen ve uygulamak için mücadele eden meclisler olarak kök salması için tüm karşıt eğilimlere rağmen kuvvetli bir mücadele yürüttük. Meclis olmayı, sade yurttaşların siyasal inisiyatif almasının değerini, seçimlerin önemini o günlerde en güçlü şekilde anlattık. Gezi sandığa sığmaz dediler, buldukları her sandığın peşinden yitip gittiler. Gezi tüm kof eğilimler için ibretlik bir ders oldu.
Gezinin her anına emek verdik. Hazırlıklarımız yeterli değildi. Deneyimlerimiz daha ileriye gitmeye yetmedi. Ama çıkarttığımız derslerin ışığı bugün hala yolumuzu aydınlatıyor. Gezi’de başaramadık, Park forumlarını sürdüremedik. Ama o günlerin dersleriyle bugün Yurttaş Meclisleri’ni var etmenin ön günlerindeyiz. Yeni Gezi Direnişleri partisiz, programsız, örgütsüz, meclissiz kalmaması için, mücadeleye buradan devam.